
Arap baharını karşı devrimlerle kışa döndürenler direnmeye devam ediyor fakat nafile. Öyle anlaşılıyor ki ama öyle ama böyle, bölgenin diktatörlerine bundan böyle rahat uyku yok. Belki sıkıntılı olacak ama halkların adalet, özgürlük ve gerçek demokrasi talepleri yerine gelinceye kadar bölgenin tansiyonu hiç düşmeyecek. Mısır’da sokakların yeniden ısınmaya başlaması bunun göstergesi olarak kabul ediliyor. Alarm zilleri çalan, Hüsnü Mübarek dönemini bile aratan Mısır ekonomisine Suud’un riyallerinin çare olamayacağı dillendiriliyor. Sokaktaki vatandaşın yanı sıra Mısır ordusu içinde de Sisi’ye yönelik güven bunalımı her geçen gün derinleşiyor.
Velhasıl Mısır’da siyasi bir değişimin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, Sisi’nin gidici olup olmadığı şu sıralar Ortadoğu’nun tartışılan sıcak gündemlerinden biri. Peki bu değişim en sorunsuz ya da en az zararla nasıl gerçekleşebilir?
Ortadoğu’yu en iyi takip eden gazetecilerden biri olarak takdim edilen Guardian’ın eski dış politika yazarı David Hearst’e göre, “Sisi giderse, olabilecek en iyi şey, yerine bir başka generalin geçmesi. O kişinin de kademeli olarak mahkûmları bırakması, bu kişinin aynı zamanda ‘Rabia’da yaşananlardan ben sorumlu değildim’ diyecek bir kişi olması gerekiyor.”
Evet böyle bir geçiş, Türkiye-Mısır ilişkilerinin normalleşmesinin en sağlıklı yolu gözüküyor. Aksi takdirde, Suudi Arabistan Kralı Selman’ın arabuluculuk gayretlerine rağmen Türkiye-Mısır ilişkisinin normalleşmesini, darbe lideri Sisi ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tokalaşacağı günü beklemek hiç de gerçekçi gözükmüyor.
Bu arada Hearst’ın bir başka tespitini daha paylaşmış olalım. Diyor ki Hearst: “Mısır’da demokratik alternatifin yok edilmesi, DAİŞ’in büyümesinde ya da yeniden büyümesinde etkili oldu. Mursi iyi bir liderdi demiyorum. Ama seçimle gitseydi ve asker de dışarıda dursaydı, şu an DAİŞ’i konuşuyor olmazdık.”