Yabancı bir kumaş taciri mal almak üzere Osmanlı ülkesine gelir. Araştırmaları neticesinde bir kumaş imalathanesinin mallarını beğenip hepsini almak istediğini ifade eder.
Anlaşmaya varılır ve kumaşlar hazırlanmaya başlar. Bir müddet sonra imalathane sahibi, satılan malların içinden bir topu çıkartıp ayırır. Yabancı tacir, bu hareketinin sebebini sorması üzerine Osmanlı esnafı “Onu sana veremem. Kusurludur” cevabını verir. Yabancı tacir “Ziyanı yok önemli değil” demesine rağmen Osmanlı esnafı o kumaş topunu vermemekte diretir.
Sebebini sorduğunda da verdiği cevap çok anlamlıdır:
“Benim malımın kusurlu olduğunu söyledim, biliyorsunuz. Fakat siz onu kendi memleketinizde satarken, alıcılarınız orada benim bunları size söylemiş olduğumu bilmeyeceklerdir. Böylece de müşterinize kusurlu mal satmış olacağım. Neticede Osmanlı’nın gururu şeref ve haysiyeti rencide olacak, bizi de hilekâr sanacaklardır. Onun için bu sakat topu asla size veremem…”