Ayşe Doğan
Doğu’nun yaşam şartları içerisinde bir hafta bile geçirmediyseniz, oradaki insanlar hakkında yorum yapmanız pek mümkün olmayabilir. Batı’nın hayat standartlarına alışan biri, kalabalık ailenin ve sürekli iç içe görüşmelerin anlamından uzak olabilir. Nihayetinde biz apartmanlarda yaşayan, komşuluk ilişkilerinden -günlük koşuşturmalardan ötürü- uzak, bireyciliğin ön planda tutulduğu bir yaşama alıştırıldık. Doğu’da ise bizim bildiğimizden farklı bir hayat var. Yer sofrasında yenen yemekler, sürekli açık duran kapılar ve ansızın gelen misafirler… Bağlılık ve birliktelik hissiyatının dolu dolu yaşandığı bir Doğu… Senaryo ve yönetmen koltuğunda oturan Mahsun Kırmızıgül’ün ikinci filmi Güneşi Gördüm, duygusal bir dille Doğu’yu bize anlatma gayretinde.
Öyküsü Beyaz Melek’in setinde çıktı
Gerçek yaşamlardan yola çıkılarak yazılmış senaryosuyla Güneşi Gördüm filmi, bize “vah vah” edip sonra unutup gittiğimiz olayların arka planında yaşananları göstermeye çalışıyor. “Beyaz Melek`in Tarlabaşı`ndaki setinde yaşlı bir amcayla karşılaştıktan sonra yazmaya karar verdim Güneşi Gördüm`ün senaryosunu.” diyen Kırmızıgül, 15 yıl önce terör nedeniyle göçe zorlanmış, 21 nüfuslu bir ailenin filme çıkış noktası olduğunu söylüyor.
Kars’ın Kağızman ilçesine bağlı bir sınır köyünde yapılan çekimler, kara kışın etkisiyle ekibi bir hayli zorlamış. Kars’ta 200 kişilik ekiple çekilen film için 3600 parça kostüm hazırlanmış. Filmin sanat grubunun çekimlerden 4 ay önce kostüm, saç ve makyaj çalışmalarına başladığı belirtilirken, filmde yerli ve yabancı toplam 2.000 figürasyon yer alıyor.
Güçlü oyuncu kadrosuyla da seyredilmeye değer bu film, sadece bir ana konu üzerinde gitmemesi zenginlik gibi görünse de, anlatılmak istenen asıl mevzudan seyirciyi uzaklaştırıyor. Filmin en önemli handikapı ise “aşırı” mesaj verme kaygısı. Karakterlerin hikâyeleri üzerine gelişen film, kardeşlik kavgasına bir nihayet bulmakla birlikte her türlü ayrımcılığa da karşı durma çabasında. Kürtçenin sadece bir sahnede kullanıldığı Güneşi Gördüm, Kürt meselesini “Türkçe” anlatmaya çalışıyor. Finalde ise sorunu çözecek olanların kadınlar olduğu vurgulanıyor.
Çatışma ortasında kalan hayatlar
Film, dağdaki mağaralarında saklanan teröristlere operasyon düzenleyen askeri helikopterlerin gürültülü sesleriyle başlıyor. Ateş altında kalan teröristler kaçmaya çalışıyor. Tam da bu sırada Kırmızıgül’ü görüyoruz. Sırtında bir çuvalla kaçarken ateş altında kalıyorlar ve vurulacaklarını düşündüğünüz bir anda asker telsizinden bir uyarı geliyor: “Bunlar köylü, bunlar köylü ateş etmeyin!”
Çatışmaların ortasında kalmış bir köyün hikâyesiyle başlıyor Güneşi Gördüm. Burada yaşayanların kesişen hayatları ve başlarına gelenleri izlerken kendinizi bir anda ağır bir dramın içerisinde buluyorsunuz. Altun ailesinin fertleri, askerin “boşaltmalısınız” dediği köyü mecburen de olsa boşaltıyor ve onları bilinmez bir yolculuk bekliyor. Beş tane kız çocuğu olan ama erkek çocuk için yanıp tutuşan Ramo, bir oğlu asker iken diğer oğlu terörist olan Davut, sert mizacıyla Mamo ve kendini kadın gibi hisseden Kadri filmin merkezine oturuyor.
Davut Altun’un filmde anlatılan dramı aslında Bitlis’li bir babanın hikâyesinden alınma diyebiliriz. Bitlis’li Ekrem Güngör’ün bir oğlu asker, diğer oğlu ise 2007 yılından beri dağlarda. Geçen sene Kasım ayında Diyarbakır’ın Lice ilçesinde teröristlerle girilen çatışmada askerdeki oğlu Er Fevzi Güngör şehit düşüyor. Ağabeyi Ferdi Güngör ise hala dağlarda.
Her şeyi anlatayım derken!
Hafızamızın zayıf olduğu konulardan biri olan Doğu’da yaşanan iç savaşı, tesirli bir şekilde ele alan Kırmızgül, “birbirimizi önyargılardan sıyrılarak sevmek zorundayız” diyor. Her türlü ötekileştirmeye karşı olduğunu söyleyen Kırmızıgül’ün, filmin adını belirleyen hikâyesi ise Kadri karakteri üzerinden eşcinselliğin anlatımı… Çatışmalar, ölüler ve yaşanan dram arasında Kadri’nin kadın olmak için verdiği çabayı bizlere gösteriyor. Bu konuyu böyle önemli bir derdi anlatırken işlemek ne kadar doğru! Olmasaydı filmden bir şey kaybolur muydu? Mevzudan rahatsızlık bir kenara, Doğu’nun acıları içerisinde bu konunun pekte yeri olmadığını düşünüyorum. Kırmızıgül, eşcinselliği anlatmak için ayrıca bir film çekebilir ve bunu izlemek isteyen gidip izler.
Güneşi Görmek
Beyaz Melek’le huzurevlerini olumsuz anlatan Kırmızıgül, bu filminde Çocuk Esirgeme Kurumunu ele alıyor. Lakin bu sefer olumlu bir anlatım var. Çocukların yurtta güven ve huzur içerisinde kaldığını gösteriyor bize. Görsel açıdan başarılı bulduğum filmin müzikleri de izleyeni ağlatmak için yeterli. Beyaz Melek`te canlı orkestra müziği kullanan Mahsun Kırmızıgül bu kez Prag Senfoni Orkestrası`nın 160 kişilik ekibinin eşlik ettiği müziklerle izleyici karşısına çıkıyor.
Güneşi Gördüm filmi, Doğulu birinin gözünden acıları tazelemek, Batılı bir bakışla da “yazık bu insanlara” misalinden bir acıma…