Müslümanlar olarak geri kalmamızın sebebi: Bilgiyi yenileyemememiz. Yani; var olan manayı çağın gereklerine göre “şekillendiremememiz”. Bu da beni şuraya götürüyor: İslam ilericidir; Müslümanlar gericidir.
Müslümanlar Neden Geri Kalıyor?
Üsküdar Karacaahmet’te yapımı yeni tamamlanan Şakirin Camii pek çok tartışmaya neden oldu. Batılı medya temsilcileri “Müslüman bir ülkede nasıl oluyor da bir kadın cami tasarımı yapabiliyor?” klasik oryantalist alışkanlıklarıyla konuya girince; bizdeki; kendi ülkesini ancak batılı gazete ve televizyonların yansıttığından ibaret sanan pek çokları da konuya bodoslama daldı. Daha bir müddet çıkamazlar oradan. Benim asıl takıldığımsa şu oldu: Bilhassa dindar kesimde bu camiye yönelik eleştiriler “Böyle mihrap mı olurmuş, böyle kubbe mi olurmuş, böyle şeffaf duvar mı olurmuş!?...” tadında. Sığlıkta derinlik kazanmış kalıpçı yaklaşımlardan fazlası değil yani…
En kızdığım yorumsa netpano.com sitesinde yer alandı. Yazar; Mimar Sinan’ın eserlerine gönderme yaparak, O’nun asla böyle eserler yapmayacağını söylemeye getiriyordu. Böyle yaparken de bir yandan da Sinan konusundaki cehaletini ve sığ bakışını ifşa etmiş oluyordu. Adam Mimar Sinan’ı kendine put etmiş ama tanımıyor da… Bugün bizim klasik kabul ettiğimiz Sinan yapılarının büyük çoğunluğu dönemlerinin Şakirin camileridir! Çünkü Sinan’ın temel üslubu: Ele aldığı yapı; yüzyıllardır kullanılagelen klasik bir plan bile olsa ona mutlaka daha önce denenmemiş yeni unsurlar katmaktan ibarettir.
Sinan’ın hiçbir eserine “Sinan’ın inşa ettiği bu yapı; yüzde yüz Sinan’ın kendisinden önce de kullanılan klasik mimari uygulamalardan müteşekkildir.” diyemezsiniz. Bizim “Sermimaran-ı Cihan” dediğimiz ve eserleri klasik mimarimizin bel kemiklerini oluşturan Sinan; kendi dönemi için tam bir yenilikçidir. Hatta çılgındır.
Gelelim konunun dervişlikle ilgili kısmına… Bütün bu tartışmalar aslında yeni bir caminin beğenilen ve beğenilmeyen mimari unsurlarının kritiği olmaktan öte; Müslümanların manayı boş verip, surete takılı kalma yaklaşımlarının artık alıştığımız yeni bir yansımasından başka bir şey ifade etmiyor. Sadece ve maalesef bu böyle. Müslümanlar olarak geri kalmamızın sebebi: Bilgiyi yenileyemememiz. Yani; var olan manayı çağın gereklerine göre “şekillendiremememiz”. Bu da beni şuraya götürüyor: İslam ilericidir; Müslümanlar gericidir. Yoksa Cat Stevens / Yusuf İslam niye: “İyi ki Müslümanları tanımadan önce İslam’ı tanımışım…” desin…
KÖRLÜĞÜN ÇARESİNİ BULDUM
Körün biri Efendimiz’e (s.a.v.) gelmiş: “Ey Allah’ın Resulü! Dua et de gözlerim açılsın. Ben de alemi şöyle bir seyredeyim…” demiş. Efendimiz (s.a.v.) de: “Git 2 rekat namaz kıl. Ardından, Allah’a şöyle dua et: “Allah’ım! Resulun Muhammed (s.a.v.) ile sana yöneliyorum.” Adam da yapmış: Gözleri açılmış. Ne demek oluyor bu şimdi? “Oooleeeeyyy!... Körlüğün çaresi bulundu. Haydi Altı Nokta Körler Derneği! Toplu namaz organizasyonuna!” mı?.. Şu demek: Bu tip reçeteler hangi makamda hangi kişiye söylenmişse onun için şifa olur demek. Bize de ancak ders olur!!!
Tasavvufi anlatımlarda en sık yapılan hata makam ve alemlerin birbirine karıştırılması. Adam; melek yaklaşmaz diye soğan yemiyor mesela… Yaklaşmaz mı? Melekut alemindeysen evet! Ama burası şeriat alemi. Ve burada soğan çok faydalı bir şey: Bağışıklık sistemini güçlendirir. Yüksek tansiyonu düşürür. Soğuk algınlığı, grip, astım ve bronşit hastalıklarında faydalıdır. Nefes yollarını açar ve öksürüğü keser. Damar tıkanıklığını önler. Kalp ve damar hastalıkları ile kansere karşı koruyucudur. Kandaki şeker seviyesini ayarlayan soğan şeker hastalarına faydalıdır. Böbrek ağrılarını hafifletir. Böbrek kumlarının ve taşların dökülmesine yardımcı olur ve tekrar oluşmalarını önler. Mikrop öldürücü etkisi vardır… Hadi bakalım sen devam et! Yeme!
ATOM ALTI TASAVVUF
Son zamanlarda kuantum fiziğine merak saldım. Tam anlamıyla bir tevhid bilimi! Atom altı düzeyde; her şey her şeyin devamıdır diyor. Aslında; bizim birbirinden ayrı parçacıklar halinde algıladığımız nesneler tamamen bir yanılsamadan ibarettir diyor. Bizim parça parça gördüğümüz her şey aslında bir ve bütündür diyor. Vahdet-i Vücud yani. Sufiler değil ha! Bilim adamları söylüyor bunu! İyi de benim anlayamadığım şu: Neden biz önce bilirken, önce onlar buluyor!