Zeliha Akkaya
‘Mommo ne biliyor musun? Mommo Türk sinemasının 60yıldır yapmak istediği ama yapamadığı bir iştir.’ Tuğrul ERYILMAZ (Türkmax’da canlı yayında)
Atalay TAşDİKEN 1985’de Konya Selçuk Üniversitesi Fizik bölümünden mezun oldu, ama her sinemacı gibi onun da hayalleri hep beyaz perdeye yansıyanlar üzerineydi. Sinemaya kenardan ufak ufak yaklaşmak adına uzun bir süre reklâmcılık yaptıktan sonra prodüksiyon da yer almaya ve reklâm filmleri çekmeye başladı. 2001 yılında ki krizle birlikte kamera arkasında durarak yalanlarına ortak olduğu bu insanlardan ve işinden kendini uzaklaştırdı. O zamanlar reklâmın bir sanat olduğuna inanıyor ve bu işi yaptığı arkadaşlarıyla kendilerine ‘sanatçı’ diyorlardı. Ama bugün “sanatçının hiç kimseden etkilenmeden ortaya bir şeyler çıkarmasına sanat denir. Siz bir firmanın/ürünün yalanlarına ortak olarak sanat yaptığınızı iddia edemezsiniz’ diyor ve ekliyor: ‘Ne yazık ki ben bunu Mommo’yu yaptıktan sonra fark ettim.’
2008 yılında sinema sektörü de dâhil herkesten habersiz Mommo’yu çekti. Projeye gerçekten inanan oyuncular ve kamera arkası ekibi normalin çok çok altında fiyatlara severek razı oldular ve yapıma dâhil oldular. Müzik kulağı çok iyi olan Atalay Bey için filmin müzikleri çok daha fazla titizlik gerektiriyordu. Müziği ile hatırlanan bir film olmak önemli değildir çünkü. İşte bu düşüncelerle filmin müziklerini Erkan OşUR’un yapmasını arzulayan Atalay Bey bir ramazan günü Erkan beyin yanına gider ve meramını anlattıktan sonra senaryoyu önüne bırakır. Erkan bey Uğur Yücel ile sıkı dostluğu dolayısı ile Eşkıya ve Yazı Tura filmlerinden başka sinema filminin müziklerine imza atmamıştır. Bunun zorluğunu bilen Atalay Bey ısrarla aradığı halde Erkan Bey bir türlü senaryoyu okuyamamıştır. Bu senaryonun okunmayacağını anlayan ve kötü de olsa bir kopya ile Erkan beyin karşısına tekrar dikilen Atalay Bey birkaç gün sonra Erkan beyden bir telefon alır. ‘Atalay Bey filmi kızlarımla birlikte izledim ve kızlarım (kızları 7 ve 9 yaşındadır) bana bu filmin müziklerini yapmam için ısrar ettiler. Ailecek hayran olduk.’ der. İşte bu sözleşme üzerine acele bir şekilde filme Erkan OşUR’ un başka bir müziği genel olarak döşenir ve çok da iyi sayılmayacak bir kopya ile 58.Berlin Film festivaline katılır. Film, Berlin Film Festivali’ne katılan ve seçilen ilk Türk filmi unvanına sahip. 2008 Aralık ayında sonuçlar açıklandığında filmin ismi bir dalga gibi yayılıyor ve sinema dünyası ‘kim bu Mommo? Ne demek Mommo?’ sorularını sormaya başlıyor. Filmi hiçbir kategoriye koyamayan sinema piyasası afallıyor. Hatta bunun bir Kürt filmi olduğu, baştan sona Kürtçe çekildiği efsaneleri film gösterime girene kadar yürüyor.
Seyirci Zekidir
Köyde yaşamamış, hayatlarında sadece Yeşilçam’ın gösterdiği kadar köy hayatı gören yönetmenlerin tutup da bir pınar başında su sırası bekleyen kızların muhabbetini çekmesine inat bir taşra filmidir Mommo. Köyde dönem filmi çekmek oldukça kolaydır. Hangi zamana ait olduğunu idrak ve merak etmediğiniz birçok film izleyebilirsiniz köyde çekilen. Mommo ise özgün olmadığını ve hala yaşanan bir hikâye olduğunu özellikle gözünüze sokar ki; filmden çıktığınızda ‘Oh! Neyse ki artık böyle şeyler yaşanmıyor.’ denmesin. Filmden çıktığında insanlara bir rahatlama gelmesin, tam tersi şuralarında bir şey düğümlensin istemiş Atalay TAŞDİKEN ve bunu başardığını filmi izleyen kimse inkâr edemez.
‘Seyirci zekidir’ prensibi ile hareket edildiğini filmin her karesinde anlıyorsunuz. Filmin 3–5 milyon gişe yapmasını sağlayacak kadar malzemesi olduğu halde niyet ‘seyirciyi ağlatmak’ da olmamış. Seyirciye değer veren filme, seyirci ne yazık ki hak ettiği değeri vermiyor. Amerikalı bir film şirketi ise Mommo’nun dünya gösterim haklarını satın aldı bile.
Atalay Bey çok beklentisi olmadığı halde kendi milletinin bu filme hak ettiği değeri vermemesinden ötürü kırgın; ‘böyle olacağı belliydi’ diyor. Bir filmin kalıcı olup olmamasını asla gişenin belirlemeyeceğinin farkında. Simyacı kitabında Paula COELHO’nun dediği gibi seslenelim biz ona: ‘Siz insanlık için bir şey yapmaya kalkarsanız onun başarısı için insanlık da sizin ellerinizi asla bırakmaz.’