Hüsameddin Ekmel
Sual: Hocam, canım midye çekti. Daha önce hiç yemedim aslında. Haram diye biliyorum çünkü. Ama bazı arkadaşlarım, haramlığını helalliğini umursamadıkları için bazıları da haram olmadığını söyleyerek hapur hupur yiyorlar. Benim de canım çekiyor. Haram olmadığını söyleyen arkadaşlarıma bunu neye dayanarak söylediklerini sorduğumda “Denizden babam çıksa yerim” diye bir laf varmış, onu öne sürüyorlar. Ama bilemiyorum bu laf nedir, nerden çıkmıştır. Hadis değildir sanırsam? Neyse hocam; daha fazla uzatmayayım; kendimi tutmakta zorlanıyorum; söyleyiverin bana bi’ zahmet: Midye yemek caiz midir değil midir?
El Cevab: Muhterem talib! Bu kadar ajitasyona gerek yok. Sorunu sor kısaca, al cevabını git kardeşim! Yerimiz kısıtlı burada sonuçta! Neyse; aradığın fetva bende var. Derdine derman olayım da heman, hayır duanı alıp gideyim ben de! Evladım! Hanefi değilsen eğer her türlü deniz mahsulünü kemal-i afiyetle yiyebilirsin. Hanefilik dışındaki diğer yaygın üç mezhep olan; Maliki, Hanbeli ve Şafii’de; midye dâhil olmak üzere denizden çıkan hemen her canlı yenilebilir. Konuyla ilgili olarak; Allah-ü Teâla Hazretleri, Maide Sûresi doksan altıncı ayet-i kerimesinde buyuruyorlar ki:
“Uhille lekum saydul bahri ve taâmuhu metâan lekum ve lis seyyârah(seyyârati), ve hurrime aleykum saydul berri mâ dumtum hurumâ(hurumen) vettekullâhellezî ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne)”
“Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini yemek sizlere helâl kılındı. Kara avı ise ihramlı olduğunuz sürece size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının.”
Hanefi fıkıhçıları burada geçen “ve taâmu-hu” ibaresini çoğunlukla avladığını yemek olarak yorumlamışlardır. Yani deniz ürünlerinden midye gibi toplamaya değil avlamaya konu olan balık türünden olanlarının yenmesini caiz görüyorlar sadece. Diğer üç mezhepse konuyu daha geniş bir bakış açısıyla değerlendiriyor. Bu mezheplere göre; deniz canlılarının hemen hepsi balığa benzesin veya benzemesin, ölü veya diri olsun yenebilir. Deniz mahsullerinin yenmesi hususunda Hanefilik ve diğer mezhepler arasındaki ihtilaflardan bir diğeri de deniz ürünlerinin ölü olanlarının, yenilebilip yenilemeyeceğidir. Diğer üç mezhebe göre bu caizdir. Ve bu husustaki önemli delillerinden biri de “Denizin suyu temiz, ölüsü ise helaldir “(Neylu’l-Evtar, 8/149) şeklindeki hadistir. Hanefilerse kendiliğinden ölen hayvanları yemenin haram olduğunu bildiren Maide Sûresi beşinci ayetini delil kabul ederek bunu nehyederler. Aynı şekilde “Onlar ki yanlarındaki Tevrat ve İncil’de vasıfları yazılı o ümmî Peygambere tâbi olurlar. O Peygamber ki kendilerine meşru şeyleri emreder, kötülükleri yasaklar, kendilerine güzel ve hoş şeyleri mubah, murdar şeyleri ise haram kılar.” mealindeki Araf Sûresi yüz elli yedinci ayet-i kerimesini de dayanak yaparlar. Ancak söz konusu ayet-i kerimenin genel bir kural koyduğu, içinde özel olarak deniz mahsulleriyle ilgili hüküm barındırmadığı, Hanefiliğin buradan hareketle “yorum” yoluyla deniz ürünlerinin ölü olanlarının dahi yenmeyeceği sonucuna vardıkları ve “Denizin suyu temiz ölüsü helaldir” hadisinin ise söz konusu ayet-i kerimenin istisnasını ortaya koyduğu açıktır. Yine Hanefiliğe göre balık dışındaki diğer deniz hayvanları “tiksinti duyulan, murdar” şeylerdir. Ancak bu noktada tiksinti duymanın kişiden kişiye değişen sübjektif karakterinin yanı sıra “murdar”lığın da ancak ilmi/bilimsel delillerle ortaya konması gereken durumlar olduğu unutulmamalıdır. Sonuçta çoğumuzun dokunmaya bile tiksindiği çekirgenin dahi bazı Araplar yemeğini yapıyorlar.
“Denizden babam çıksa yerim” lafına gelince; İmam Şafii’ye atfedilir. Ama İmam Şafii Hazretleri, bu sözü; normalde yenmeyecek şeyleri, denize batırıp yiyebileceğimiz anlamında söylememiştir elbette! Aksi taktirde aç bir Şafii’yi plajda görmek istemezdim doğrusu…