İdareciler, sorumlu oldukları zayıf ve fakir kimselerin hâllerinden gâfil olmamalı, onları arayıp sormayı, onların problemlerini çözmeyi kendilerinin asli vazifesi bilmelidirler. Zîra halkın gönlünü kazanmak, Allah Teâlâ`nın rızâsını elde etmeye vesîledir. Nitekim Fahr-i Kâinat Efendimiz, yolculuk esnasında ashabının ardından yürür, güçlük çeken ve geride kalan zayıflara yardımcı olur, onları terkisine bindirir ve onlara duâ ederdi. (Ebû Dâvûd, Cihâd, 94/2639)
Yusuf Has Hâcib`in, onbirinci asırda Karahanlı hükümdarına takdîm ettiği Kutadgu Bilig adlı eserinde, bu hususla alâkalı olarak idarecilere hitaben yaptığı şu tavsiyeler oldukça manidardır:
"Memlekette bir kimse bir gece aç kalırsa, Allah Teâlâ onu sana soracaktır; gözünü aç!" "Ey hükümdar, sen bugün bir hekimsin; halk ise sana muhtaç bir hastadır. Bâzısı darlığa düşmüştür ve bedbahttır; bir kısmı da fakirliğin ıztırâbı içindedir. Bâzısı aç, bâzısı da çıplaktır; bâzısı ise endişe içinde kıvranır. Bütün bunların devası sendedir; sen onların hekimi ol, ilaç ver ve tedavi et. Eğer sen bunlara, ilaç vererek tedavi etmezsen, halk için bir hayat felâketi olursun."
"Beyliğin kökü ihtiyatlı olmak ve uyanık durmaktır. Bir dünya daha istersen, onu da bunlarla kazanırsın."
"Aç gözlü kimseye memlekette mevkî verme! Onun memleket nizamını bozacağından hiç şüphe etme!"
"Kendi menfaatini arama, halkın menfaatini düşün; senin menfaatin halkın menfaati içindedir." "Bey, halk için bir saadettir, halk mes`ûd olmalıdır; halkın mes`ûd olması için karnının doyması lâzımdır."
"Halka huzur ve rahat sağlayacak bir nizam kur ki, sana hayır-duâ etsinler."
"Zenginlerin yükünü orta hallilere yükleme! Yoksa orta hallilerin durumu bozulur ve büsbütün sarsılır. Orta halli kimselerin yükünü de fakirlere yükleme! Yoksa fakirler açlıktan kırılır ve mahvolur. Fakirler orta halli olursa, orta halliler zenginleşir; orta halliler zenginleşirse, memleket zengin olur."
"Vezirlik ve ordu kumandanlığı çok mühimdir; Çünkü bunlardan biri kılıç tutar, biri kalem. Memleketi alan, onu kılıç ile almıştır, memleketi tutan da, onu kalem ile tutmuştur. Bir memleketi kılıç ile derhal ele geçirmek mümkündür; fakat kalem olmayınca, insan onu elinde tutamaz."
"Ordu kumandanı mağrur olursa, şüphesiz düşmandan dayak yer. Mağrur adam ihmalkârlık eder. İhmalkâr adam, ya bozulur yahut vakitsiz ölür."
"Ey devletli hükümdar! Sen saray ve köşkler yaptırma; kara toprak altında senin evin hazırdır. Yüksek, geniş ve süslü sarayların burada kalacak, sen de inleyerek, karanlık toprak eve gireceksin."
"Ey hükümdar! Kendini aldatarak içinde bulunduğun rahatlığa güvenme! Zîrâ bu hâl, seni gaflet uykusuna düşürür. Şunu unutma ki ipek sırmalarla örtülen vücûdun kara toprağa serilecektir. Seni hiç sarsmayan küheylân attan inip, acz içinde, eyersiz bir ağaca bineceksin!"
Velhâsıl idareci, bütün faziletleri şahsında cem etmeye çalışmalıdır. Cimrilikten şiddetle kaçınıp eli açık ve cömert olmalıdır. Zîrâ hasis kimse dünyada fukara hayâtı yaşar, âhirette de zenginler gibi hesaba çekilir. İdareci, hiddetli, şiddetli ve kötü huylu olmayıp halkın dilinden anlayan, yaralı gönülleri tesellî eden ahlâk-ı hamîde sahibi hâzık bir gönül hekimi olmalıdır.