Bazı ustalar fotoğrafı ‘mükemmeli arama sanatı’ olarak tarif ederler. Bununla fotoğrafçının çektiğiyle yetinmeyip bu kareyi en güzel nasıl çekebilirim gayreti ve arayışı içinde olması gerektiğini anlatırlar. Gerçekten de birçok fotoğrafçıyı insanların dönüp bile bakmadığı bir şeyin saatlerce fotoğrafını çekmeye çalışırken görebilirsiniz. Hatta gelip geçen insanları, ‘bu adam neyi çekiyor?’ şaşkınlığı içinde bulabilirsiniz. Bu bakımdan aslında fotoğraf birçok sanat dalı gibi bir yerde yeni bir fikir üretme ve uygulama çalışmasıdır. Ancak bazı istisna fotoğraflar için bu tür ayrıntıları sormak, tekniğine bakmak, kalitesini sorgulamak aklınıza bile gelmez. O konuyu düşünüp, görüp eksikleriyle bile olsa fotoğraflamak, o fotoğrafa bakmak ve ‘gerçekten iyi düşünmüş’ demek için yeterli olur.
İhsan Emre Bulut’un parmakla patlatılan baloncuk fotoğrafı tam da bu tarife uyacak bir fotoğraf olmuş. Fotoğrafa ilk baktığınızda ‘ooo iyi düşünmüş’ demekten kendinizi alamıyorsunuz. Bunun yanında gerçekten çekimi zor bir fotoğraf. İlk çekiminizde de yakalayabilirsiniz, onlarca kez deneseniz de çekemeyebilirsiniz. Bu öyle bir fotoğraf. Çünkü tam patlama anında balonun bir kısmının dağılıp, diğer kısmının balon olarak görünüyor olması çoğunlukla yakalanması uzak bir ihtimal olarak duruyor. Saçılan damlacıklar ve gökkuşağı renginde sağlam kısım. Sabır, dikkat ve şans gerektiren bir kare. Dikkat ederseniz fotoğrafla ilgili hiçbir teknik konuya girmedim. Bence gerek de yok. Düşünüp çekmesi bile yeter. Nasıl olsa diğer eksiklikleri zamanla tamamlayacaktır. Ellerine sağlık diyorum.
Zeynep Baysal’ın Konya’nın altın buğday tarlalarını gösteren fotoğrafı bende ‘şimdi orada olmak vardı’ heyecanı uyandırdı. Zaman zaman Konya’dan gelip geçerim ama bu güne kadar hiç buğday hasadı zamanına denk gelemedim. İnşallah en yakın zamanda buluşuruz diyelim ve fotoğrafa geçelim.
Güneşte kavrulmuş ve sarının farklı tonlarını almış ekinlerin görüntüsü gerçekten güzel. Aralara tek tük serpiştirilmiş top ağaçlar da ayrı bir zenginlik katmış. Genel olarak ne olduğuyla ilgili bir fikir veriyor. Arkadaki dağlar ve gökyüzündeki bulutlar genel manzara fotoğrafını tamamlayan unsurlar olarak yerinde. Ancak bu kare biraz daha aşağıdan, yani yakındaki ekinlerin biraz daha net göründüğü bir açıdan çekilseymiş hem genel manzaradan bir şey kaybetmemiş olurduk hem de ekinlerin biraz daha detayını görürdük. Bunun yanında bunun gibi yerdeki konuları esas alarak fotoğraf çekiyorsak gökyüzünün bu kadar fazla kareye girmesine de gerek yok. Eğer başakların yakından çekildiği kareler varsa onları da bekliyoruz.
Hatice Doğru’nun kitap yapraklarını kalp şekline getirerek çektiği fotoğraf böyle bir fikir üretmenin sonucunu bize göstermesi bakımından güzel bir örnek. Aynı kitabı farklı yüzlerce formatta çekebilirsiniz. Ama iki sayfayı kalp şekline getirip çekmek iyi düşünülmüş bir uygulama olmuş. Fotoğrafla ilgili bir iki teknik ayrıntıyı hatırlatmakta fayda var. Fotoğrafta ciddi bir netlik problemi var. Makine tam netleme yapamamış. Muhtemelen makro ayarına alınmadığı için fazla yaklaşınca netlik sağlanamamış. İkincisi yetersiz ışık nedeniyle düşük enstantane kullanıldığından bir miktar titreme oluşmuş. Ayrıca beyaz ayarı ortamın ışığına göre yapılmadığından (burada Auto White Balance seçili) doğru renkler de yakalanamamış. Ama bütün bunlara rağmen fikir olarak güzel bir fotoğraf olduğunu bir kez daha belirtmem gerek.
Muhammed Sadık Ocak’ın yeşil zemin üzerine beyaz çiçek fotoğrafı makro çekimlerin birçok güzelliğini gözler önüne seren bir çalışma olmuş. Çiçek üzerinde yoğunlaşmış bir netlik. Beyaz çiçeği soyutlamak için oldukça flu bırakılmış bir arka plan ve kareye simetrik olarak yerleştirilmiş iki çiçek tomurcuğu, özenli bir çalışmayı gösteriyor. Bunun yanında benim bu fotoğrafla ilgili küçük bir teklifim olabilir. Fotoğrafı dik değil de yatay çekme şansımız da varmış. Bu sayede sol üst köşede duran leke şeklindeki beyaz çiçekleri kareden çıkarır, tomurcukların hemen altından keserek yatay bir kompozisyon ile çiçek biraz daha ön plana çıkarılabilirdi. Fotoğrafı alttan ve üstten biraz keserek yatay bir kare yaparsanız ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır. Ama benimkisi bir teklif, fotoğraf bu haliyle de güzel.
Şeyma Sena Yıldız’ın eski Türk evlerini gösteren Arnavut kaldırımlı, dar sokaklı fotoğrafı teknik olarak birçok ayrıntıya dikkat ederek çekilmiş güzel bir kare. Bir defa soldaki evlerin peşi sıra ayrıntılarıyla görünecek şekilde çekilmesi güzel bir düşünce. Çünkü bu tür fotoğraflarda çok dikkat edilmeyen konulardan birisi tam sokağın ortasından iki tarafı da eşit şekilde çekme kaygısı evlerin ayrıntılarının bu kadar net gösterilmesini engeller. Gerçi o tür fotoğrafların da çekileceği mekanlar mutlaka vardır. Ama hangisini nerede kullanacağını bilmek ayrı bir meziyet. Fotoğrafı sağdaki evlere yakın durarak çekmek solda oturan iki insanın da görünmesini sağlamış ki bu da güzel bir ayrıntıyı ortaya çıkarmış. Bu bize sokak hakkında daha çok ayrıntı öğrenmemizi sağlıyor. Öğle saatlerinde çekilmesi nedeniyle oluşan sert gölgeler ve gökyüzünün aşırı beyaz olması dışında ciddi bir teknik eksikliği göze çarpmıyor. Ancak bu fotoğrafı yere biraz daha eğilerek, yere yakın bir noktadan çekmek daha güzel olabilirdi. Bu sayede bu kareden bir şey kaybetmeden yere döşenen taşları çok daha iyi gösterebilirdik. Çünkü yerdeki Arnavut kaldırımı bu tarihi dokuyu tamamlayan en önemli unsurlardan birisi. Yerde beton bir yol ya da asfalt bu dokunun ruhuna aykırı olurdu. Bu sebeple dokunun ruhuna uygun ayrıntıyı daha iyi gösterebilirdik.