Kuşatmanın 52. gününde Konstantinapolis, Ulubatlı Hasan’ın Bizans burçlarına üç hilali dikmesinden sonra fethedilir. Ortodoks Hristiyanlığın merkezi Konstantinapolis artık bir Türk şehri haline gelecek ve dünyanın en büyük imparatorluklarından birisinin başkenti olarak 450 yıldan fazla insanlığa adaletin dağıtıldığı merkez haline gelecektir.
Merkezi bugün İtalya’nın başkenti Roma’da bulunan Roma İmparatorluğu, Hz. İsa’dan sonra Hristiyanlığı kabul ettikleri andan günümüze kadar, bu dinin dünya üzerindeki resmi merkezi haline gelir. Akdeniz’de başlayan hakimiyet Orta Avrupa’dan Anadolu’ya ve oradan da Mezopotamya’ya kadar uzanacaktır. M.S. 4. yüzyılda Atilla öncülüğünde bozkırdan bir fırtına kopartarak gelen Türkler/Hunlar, önce siyasi üstünlük elde ederler ardından da Kavimler Göçü’ne sebep olurlar. Kavimler Göçü vesilesiyle yerleşik olan halklar müteselsil bir şekilde birbirlerini iterek günümüz Avrupası’nın etnik haritasının temellerini oluşturur. İşte bu dönemde Roma İmparatorluğu büyük bir kargaşa yaşar. Devlet idare edilemez bir hal alır. Nihayetinde bu büyük imparatorluk Doğu ve Batı Roma olmak üzere ikiye bölünür. Batı Roma, bugün İtalya sınırları içerisinde yer alan ve Papa’nın öncülüğünde dünya Katolik Hristiyanlarının merkezi konumundadır. Doğu Roma ise devletin ikiye bölündüğü 395 yılında merkezi İstanbul olmak üzere Anadolu ve Mezopotamya’ya ve Balkanların önemli bir kısmına hükmeden nam-ı diğer Bizans’tır. Bizans ismi bir yakıştırmadan ibaret olup Konstantinapolis’in başkent olduğu bu devlette zamanla Ortodoks Hristiyanlığın merkezi haline gelecektir. Devlet içerisinde bitmeyen entrikalar, taht savaşları, hanedan değişiklikleri, ağır vergilerin halkı çileden çıkartması otoriteyi sarsar. Ayrıca fanatik Ortodoksluk lehine başta Ermeniler olmak üzere gayr-ı Ortodoks ve gayr-ı Hristiyan halk, Bizans tarafından adeta zulüm görecektir. Bu sebeplerin etkisiyle beraber Bizans, nihayetinde Konstantinopolis’ten ibaret bir şehir devleti haline gelecek bu zulüm saltanatını ise Fatih sona erdirerek 1000 seneden fazla yaşamış bu siyasi yapıyı tarihe gömecektir.
Tarihimizin En Büyük Hükümdarı
İstanbul’u fethederek Fatih unvanını alacak olan Şehzade Mehmet, Osmanlı Devleti sultanı II. Murat’ın oğludur. Aslında II. Murat, büyük oğlu Şehzade Alaattin’i tahta aday olarak görmekte, ona gösterdiği ilgi ve taltifle devlet erkanına da bu düşüncesini belli etmektedir. Bir av esnasında vefat eden ağabeyinin ardından tahtın yegane varisi olacaktır. Babasının tahttan feragat etmesiyle beraber 12 yaşında tahta cülus eder. Ancak Haçlıların bunu fırsat bilip harekete geçmesi üzerine Veziriazam Çandarlı Halil Paşa’nın etkisiyle tahttan zorla indirilir. Tahtta kaldığı kısa süre içerisinde hiçbir etki gösteremez. Yalnızca onay makamı olmak durumunda kalır. Padişahlığının ilk devresinde devlette sözü geçen yegane isim Çandarlı Halil Paşa olacaktır. Sultan II. Mehmet’in fetih planları, henüz çocuk yaşta tahta çıktığında herkesce biliniyordu. Bu plana ise en sert muhalefeti Çandarlı Halil Paşa gösterecektir. O, saltanatının ilk döneminden itibaren kendisine karşı denge oluşturan tüm devlet adamlarını adeta not edecek, fetihten sonra hepsine gereken cezayı verecektir. Babasının vefatından sonra tahta çıktığında ise 19 yaşındadır. Çocuk yaşta çıktığı zamanki agresifliğini göstermez. Çok uysal ve devlet ricaliyle uyumlu bir profil çizer. Babasından kalan divanda pek fazla bir değişiklik yapmaz. Lalalarına hareket alanı açmakla yetinir. Bilhassa kendisine ve İstanbul fethine muhalif olan Çandarlı’ya hassaten iltifat eder. Devlet işlerini genellikle ona bırakır. Karamanlıların toprak taleplerine dahi hakları olmadığı yerde cüretkar şekilde cevap vererek anlaşma sağlar. Herkes onu bir kuzu olarak yorumlarken o aslında büyük fethe hazırlanmaktadır. Bizans’ın 1000 yıldır aşılamayan surları için dökülecek topların çizimini bizzat yapar. Boğazı dolaşacak olan kadırgaları hazırlatır. Gece gündüz demeden fetih için planlar hazırlar. Büyük İskender, Sezar, Darius ve Oğuz Kağan başta olmak üzere kendisinden evvel dünyaya hükmeden hükümdarların hayatlarını, zaferlerini okur ve dinler. Ardından büyük dedesi Yıldırım Beyazıt’ın ilk olarak başlattığı İstanbul muhasarasını çok kapsamlı bir şekilde ve büyük bir ordu ile tekrar eder. Kuşatmanın 52. gününde Konstantinapolis, Ulubatlı Hasan’ın Bizans burçlarına üç hilali dikmesinden sonra fethedilir. Ortodoks Hristiyanlığın merkezi Konstantinapolis artık bir Türk şehri haline gelecek ve dünyanın en büyük imparatorluklarından birisinin başkenti olarak 450 yıldan fazla insanlığa adaletin dağıtıldığı merkez haline gelecektir.
Fatih’in Fikri: Dünyada Tek Bir Devlet Olmalıdır
Yedinci Osmanlı sultanı olan Fatih Sultan Mehmet; Akşemsettin Hazretleri’nden ve Ebu’l Vefa hazretlerinden gönül eğitimi alır. Molla Hüsrev ve Molla Fenari gibi devrin büyük alimlerinden de akli ve nakli ilimleri tahsil eder. Fatih, devrinin en arif/entelektüel hükümdarıdır. Yedi dil bildiği ve bunlara anadili mesabesinde vakıf olduğu bugün kesinleşmiştir. Grek ve Antik Yunan tarihinin en büyük referans noktalarından olan Homeros’un İlyada ve Odyssiea Destanlarını kendi dilinden okuyabilecek derecede Grekçe’ye hakimdir. Dede Korkut destanını okuduktan sonra torunlarından birisine Oğuz diğerine Korkut adını vermiştir. Yine İran hikayelerinden esinlendikten sonra oğluna da Cem adını verecektir. Hedefi Büyük İskender, Dairus, Oğuz Kağan ve Cengiz Han gibi, dünyaya hükmetmektir. Lakin onların kılıçla yaptığını kendisi kalemle ve adaletle hakim ve daim kılmak istemektedir. Onun aklında İstanbul’un fethinden sonra Hz. Peygamberin diğer bir müjdesi olan Batı Roma’yı fethetmek vardır. Batı Roma’nın da fethiyle beraber büyük bir imparatorluk kuracaktır. Fatih, dünyada tek bir devletin ve hükümdarın olması gerektiğine inanmaktadır. Bu devletin de başkenti ancak İstanbul olabilir. Bu yüzden İstanbul’u, imparatorluğun her yerinden getirdiği her din, dil ve ırk mensubu Osmanlı tebaaları ile donatır. İstanbul Patrikhanesi’ne ‘Ekümenik’ sıfatı vererek burayı Ortodoks Hristiyanlığın merkezi kabul ederken bir anlamda Katolik Batı Roma’ya karşı Ortodoks Doğu Roma’nın savunucusu olacaktır. Ateşli silahların orduda yaygınlaşmasını sağlayarak bu orduya komutanlık edecektir. Tüm fetihlerin hemen hemen bizzat başında olur. Fatih devrinde halk evlatlarını sıklıkla sefere gönderdiği için savaşlardan yılacaktır. Mısır üzerine çıktığı düşünülen bir sefer esnasında vefat ederek evlatlarına büyük bir devlet bırakacaktır.