Ağustos 2017 Yazı Atölyesine Gelen En İyi Yazı
Yazı Hakkında Metin Karabaşoğlu`nun Yorumu: Hayata ‘yapboz’ imgesi üzerinden bakmayı deneyen, bütün bir hayatın yapbozun dağınık parçalarını buluşturmak gibi bir sonuca doğru nasıl ilerlediğini anlatan bir yazı kaleme almışsın. Hayata güzel bakmayı başaran bir yazı hem de. Elbette dört dörtlük bir yazı diyemem; ama seçtiği imge, taşıdığı ana fikir, içerik, anlatım itibarıyla son derece ümit verici bir yazı. ‘Ayın Yazısı’ olarak değerlendirmesem haksızlık etmiş olurdum diye düşünüyorum. Devamını ve daha da iyilerini bekliyorum, tebrikler…
SEMA AKÇAY
Boş bir yapboz tahtasıyla geliyoruz dünyaya. Parçaları ise dünyanın farklı yerlerine dağılmış bir halde bizi bekliyor. Hayatımızı renklendirecek ilk parça, ilk dokunuş annemiz; sonra ikinci parçamız babamız. Sırası gelen yerleşiyor olması gerektiği yere.
Kardeşler, nineler, dedeler, teyzeler, dayılar, halalar ve amcalar… Hayatımızın çekirdek kadrosundan itibaren genişleyen bir biçimde yerlerini almaya devam ediyorlar.
Günler geçiyor büyüyoruz ve bu biyolojik değişimle birlikte etrafımızdaki her şey büyüyor; adımlarımız, kelimelerimiz, mekânlarımız… Bu büyümeye paralel, insan sayısı da artış gösteriyor. Akrabalardan sonra dostlar giriyor sahneye, öğretmenlerimiz büyük bir asaletle yerleşiyor uygun oldukları boşluğa. Komşu teyzenin bilincindeyiz artık, o da bir parçamızmış. Bakkal amca sadece bakkal amca değilmiş, bir renkmiş aslında.
Mekânlarımız büyürken yaşadığımız şehir dışından başka şehirler kapı aralıyor. Yeni şehirler yeni insanlar, yeni insanlar yeni parçalarımız oluyor. Başka şehirler yetmiyor, başka ülkeler göz kırpıyor. Yeni bir millet yeni bir parça... Belki dostumuz, belki hocamız, belki eşimiz oluyor.
Farklı renklerde farklı biçimlerde hiçbiri diğerinin yerini alamayan ama biraraya gelince mükemmel bir uyum sağlayan parçalar. Her yeni parça ile bir eksiklik daha tamamlanıyor. En güzeli de o parça gelip bizde bir mana bulana kadar eksikliğinin farkında olmamamız. Bizde mana bulduğu an aslında öyle bir boşluğun var olduğunun ve tam da ona göre olduğunun idrakine varıyoruz. Yokluğunu bilmediğimiz aslında gelene kadar ona ihtiyacımız olduğunun farkında olmadığımız için, yapbozumuzun da kaç parçalı olduğunu bilmiyoruz. Tam da bu sebeple ne zaman tamamlanacağının da bilgisine sahip değiliz. Yapbozun tamamlanmasına katkıda bulunmak amacıyla onlarca, yüzlerce, belki binlerce parça farklı yerlerde zamanının gelmesini bekliyor.
Şu an yapbozumuz hem tamamlanmış, hem de eksik durumda. Her an yeni bir parça gelebilir ya da her an yeni bir parçanın gelmesine gerek kalmayabilir.
Son nefesi verdiğimiz o an yakın çekim yapan kamera yavaşça uzaklaşıp bize parçaların bütününü görme fırsatı verdiğinde rengârenk tablomuzda boş yer kalmadığını anlayacağız.