Geçtiğimiz aylarda fotoğraf köşesinde ışık üzerine yaptığımız yorumlar üzerine ışıkla ilgili farklı sorular gönderen okuyucularımız oldu. Hatta telefon açan bir kardeşimiz ‘en güzel fotoğraf hangi ışıkta çekilir?’ diye cevaplaması oldukça uzun açıklamalar gerektiren bir soru sordu. Ona pratik olarak ‘önemli olan hangi ışığın olduğu değil, senin hangi ışığa ihtiyacın olduğunu bilmendir. Senin ihtiyacını karşılayan ışık en iyi ışıktır. Hatta bazen karanlık bile sana yeterli olacaktır’ dedim. İlk başta kafası karıştı ama bir süre sohbet edince, zihninde bir ışık çaktı! ve ‘ben fotoğraf çekmeye gidiyorum’ diyerek telefonu kapattı. O konuşmadan hareketle sizlerle ışıkla ilgili birkaç noktayı sizlerden gelen fotoğraflar üzerinden paylaşmak istedim…
Az-çok fotoğrafla ilgilenen herkesin ilk öğrenmesi gereken konu ışık kullanımıdır. Köşemizi düzenli takip edenler mutlaka fark etmiştir, her sayıda mutlaka fotoğraf değerlendirmelerinin en az birisinde ışıkla ilgili bir yorum, eleştiri veya tavsiye vardır. Eminim sizler de ilk çektiğiniz fotoğraflarınızda ışık kullanımının ne kadar önemli olduğunu hemen fark etmişsinizdir. Çünkü aslında fotoğraf temelde ışık kullanımı üzerine bina edilen bir sanattır. Gerçi bütün görsel sanatlarda da görselliği ortaya koyan yegane unsur ışık kullanımıdır. Hemen ‘renk de çok önemlidir’ dediğinizi duyar gibi oluyorum. ancak unutmayalım ki, aslında renkler de ışıkla oluşan bir kavramdır. Hatta renkler üzerinde ışığın etkisi o kadar fazladır ki, siyah renk bile ışıksızlık nedeniyle oluşur. Yani ışığın yokluğu veya eksikliği bile bir rengin oluşmasının yegane sebebidir. (Açıklama fazla paradoks gelebilir, ama siz anladınız meseleyi!) Bu meseleyi şöyle özetleyerek bitirelim giriş kısmını: Resim yapmak için ressamlar nasıl kalem ve boya kullanıyorlarsa, fotoğrafçı da fotoğraf için ışığı kullanır. Sizden gelen örnekler üzerinden devam edersek eminim konu daha iyi anlaşılacaktır.
Aişe Özyer’in farklı zamanlarda gönderdiği iki fotoğraf aslında yukarıda anlatmaya çalıştığımız ışık bilgisi ve yerinde kullanımına dair söylediklerimizin hepsini en güzel bir şekilde açıklayan fotoğraflar olmuş. İlk fotoğrafta küçük pencereden süzülen ışığın, ana konu üzerine yaptığı etki ve vurgu, sadelik, keskin siyah ve beyaz kontras, hemen göze çarpıyor. İyi oluşturulmuş bir kompozisyon, ışığın en uygun zamanı gözetilerek yapılan bir çekim ve küçük de olsa ayarlanmış bir senaryoyla anlamlı, çarpıcı ve bariz şekilde dikkat çekici bir fotoğraf için Aişe hanımı tebrik ediyoruz. Bakarsınız başka bir sayıda diğer dergilerimizin birinde de yayınlayabiliriz bu fotoğrafı. Sürprizlere açık olun bence… İkinci kare ise ters ışıkta çekilen Mevlana Türbesi ve yanında bulunan cami fotoğrafı. Hemen sizlerin de fark ettiği gibi çok sade duran bir fotoğraf var karşımızda. Yazılarımızda zaman zaman vurguladığımız en sade şekilde fotoğraf çekmek için ters ışık en iyi ve kolay yollardan birisidir. Kareye girmesini istemediğiniz ama bir türlü dışarıda bırakamadığınız kısımları ışık almayacak bir noktaya yerleştirdiğinizde hemen ondan kurtulmuş olursunuz. Bu fotoğrafta olduğu gibi doğru bir pozlama ile hatları, konusu ve vurgusu belli bir silüet fotoğrafını net bir şekilde çekebilmek için tripod kullanmanız gerektiğini hatırlatmış olalım. Ayrıca ters ışığın renkleri çoğunlukla perdelediğini unutmayalım.
Mevlana Türbesi’yle ilgi Abdurrahman Mavuş’un gönderdiği fotoğraf farklı ışık şartlarının aynı yapı üzerinde yaptığı etkiyi göstermesi bakımından ilginç bir tevafuk oldu. Bu kez yanal ışık kullanımının insan, mimari ve mekan üzerindeki hem şekil, hacim, derinlik hem de renk bakımından ne kadar farklı bir tablo ortaya çıkardığını görmüş olduk. Gün doğumunda ışığın ne kadar yumuşak ve sıcak olduğunu eminim sizler de fark etmişsinizdir.
Seyfullah Kumru fotoğraf konusunda gösterdiği hızlı gelişim ile bizleri şaşırtmaya devam ediyor. Anladığım kadarıyla fotoğraf makinesini yanından hiçbir zaman ayırmayacak kadar azimli, gayretli ve ‘yaptığı işi en güzel şekilde yapmayı’ kendisine şiar edinmiş bir kardeşimiz. Açıkçası gönderdiği birçok fotoğrafı örnek olarak farklı platformlarda göstermeye gayret ediyorum. Benim için üzerinde değerlendirme ve yorum yapılabilecek hazır fotoğraflar olarak arşivimde duruyorlar. Araba ışıklarının bıraktığı izleri gösteren fotoğraf da arşivime alabileceğim güzel bir örnek olmuş. İyi seçilmiş bir noktadan uzun pozlama ile yapılmış çekim aslında göründüğü kadar kolay bir fotoğraf değil. Bilgi, ekipman, deneme ve sabır isteyen bir kare. Ele aldığımız ışık konusuna da, hareketli ışığın fotoğraf üzerindeki etkisini göstermesi bakımından güzel bir örnek oldu. İmkanı var mıydı bilmiyorum ama fotoğrafı biraz daha sağa doğru giderek çekebilseymiş virajlarda kaybolan ışıkları da yakalayarak kesintisiz akan bir ışık nehri gibi görselliği çok daha yüksek bir kare çekebilirmiş. (Kusura bakma Seyfullah, oraya nasıl çıktığını sormadan, biraz daha sağa gitseydin diyerek akıl veriyoruz ama bizimkisi de fotoğrafçı merakı işte…)
Işık konusundan başladık onunla devam edelim ve Abdulmetin Aşık’ın fotoğrafına göz atalım şimdi. Muhtemelen tarihi camiilerden birisinde çekilmiş Vaaz Kürsüsü fotoğrafı ışığın doğru zamanda kullanıldığında ne kadar etkili olduğunu göstermesi bakımından çok güzel bir örnek olmuş. Muhtemelen çok yüksek olmayan bir pencereden süzülen yumuşak ışık sadece kürsüyü aydınlatarak dikkat çekici bir fotoğrafın ortaya çıkmasını sağlamış. Çerçeve gibi kullanılmış siyah gölgeler hem sadeliği sağlamış hem de ana konu olan kürsüyü bir kat daha ön plana çıkarmış.