Billboard Türkiye kapandı…
Türkiye`nin önde gelen müzik dergilerinden Billboard Türkiye, 46. sayısı (Ağustos) ile yayın hayatına veda etti. Bu konuda müzik yazarı Melis Denişmend Sabah Gazetesi`nde “Müzik basınının ölümü” başlıklı çok güzel bir yazı kaleme aldı. Bu yazı okunmalı dedikten sonra kendi analizimize geçelim. Türkiye`deki dergicilik nereye gidiyor? Müzik tamamen magazinsel bir olgu olmaya doğru mu gidiyor? Bugün yeni bir albüm çıktığında, albümün klip parçasında hangi mankenin oynadığı çarşaf çarşaf yazılıyor ama albümün adam akıllı bir eleştirisi yazılmıyorsa bu sorulara maalesef olumlu cevaplar veremeyeceğiz. Billboard Dergisi`ne geçmiş olsun dileklerimizi sunup, dergiler konusunda herkesi daha duyarlı olmaya davet ediyoruz.
Recep Yazıcıoğlu`nu Bilir misiniz?
Birçoğumuz onu, Köprü Dizisi`nden veya Vali filminden tanıdık. Ülkemizin gelmiş geçmiş en iyi yöneticilerinden efsane Vali Recep Yazıcıoğlu aramızdan ayrılalı 7 sene oldu. Şaibeli ölümü de, yaptıkları da hiç unutulmadı. Onun dik duruşu, kararlılığı, iş bitiriciliği ve hakikaten halktan biri oluşunu çok sevdi babalarımız, annelerimiz. Köylüler onu çok sevdi. Halk onu çok sevdi. İşçi de onu çok sevdi. Bu önemli adamı yakından tanımak için Ayşe Kulin - Köprü ve Köksal Papuçluoğlu - Adam Gibi Vali Recep Yazıcıoğlu kitaplarını mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Nurettin Topçu`nun Hareketi!
"Hünerleri hep fedakârlık olan bu hizmet ehli gençler, hizmetlerinin mükâfatını da, hizmet ettikleri insanlardan beklemeyecekler; sonsuzluğa sundukları eserin sesinin akislerini yine sonsuzluktan dinleyeceklerdir." Böyle diyordu o güzel insan. 66 yıllık ömrüne öyle çok şey sığdırdı ki… Geride yüzlerce, binlerce pırıl pırıl genç bırakıp gitti 35 yıl önce… şimdi onu anlamaya çalışıyoruz. Onu anlamanın ilk yolu kendi yazdığı kitaplar. İsyan Ahlâkı mesela… Bir de başkalarının onu anlattığı kitaplar var. Bu anlamda İsmail Kara editörlüğünde Kültür Bakanlığınca hazırlanmış Nurettin Topçu özel kitabını tavsiye ediyoruz. Kitapta Nurettin Topçu`yu anlamak ve tam manasıyla tanımak adına hemen her şey var. Kitabı bir şekilde edinip Nurettin Topçu hareketini bir nebze de olsa anlamak, hayatımızdaki en ufak harekete dahi etki edecektir.
Kimin 2010`u?
Aylardır bir 2010 rüzgârıdır esiyor. Sergiler, tiyatrolar, projeler, etkinlikler, yarışmalar, konserler, falanlar filanlar… İstanbul`un neresine baksanız koca koca afişler ve 2010 Kültür Başkenti logoları… Yapılanlara bakıyorsunuz; Çağdaş Sanat, İstanbul Moda Haftası, Görünürlük Projesi, şunun konseri, bunun konseri… Amaçları; “Kültürel mirası koruma projeleri gerçekleştirmek.” şimdi soruyoruz; İstanbul Moda Haftası mı kurtaracak kültürel mirasımızı? Mevzuunuz İstanbul ise, alın size İstanbul`da yaşamış İstanbul`la ilgili onlarca şey yazmış, ve şu anda da İstanbul`da kabirleri bulunan yüzlerce fikir adamı, âlim, yazar, şair... Niye hiçbirini anmıyor, gidip milyon dolarlarla yabancı müzisyenlere konser organize ediyorsunuz? Niye İstanbul`u yabancılara Yunus Emre, şeyh Galip, Necip Fazıl, Cemil Meriç ile birlikte tanıtmaktan korkar gibi kaçıyorsunuz? Çağdaşlık kendi öz değerlerinden önce Batı`nın kokuşmuş değer yargılarına sarılmak değildir bayım. Asıl çağdaşlık kendin olmak, yamulmamak ve arkana bakmaktır. Bugün İstanbul 2010 neredeyse tamamen burjuvaziye hitap etmektedir ve tam bir fiyaskodur! Sanat adına bu milletin parasıyla milyon dolarlarla yapılan ve birkaç ay sonra hemen unutulacak pek değersiz tüm eylemlerden de tüm yetkililer sorumludur. Birahaneye dönen İstanbul surları tadilat ettirilmeliyken, gidip o surların minyatürleri ile uğraşılıyor. Yapılanların özündeki samimiyetsizliği buradan anlamak bile mümkün. Ve yine İstanbul 2010 Dergisi`ne, 1453 Dergisi gibi boşuna bir ton para aktarılıyor. Dergi mi, değil. Tanıtım katalogu. Nedense Fatih Camii uzun zamandır tadilattan çıkarılamıyor, çirkin çirkin bırakılıyor ama İstanbul 2010 bünyesinde tüm işlerin süreci çok hızlı işliyor. Ne garip değil mi… Sonuç itibari ile; onlar takılsınlar, biz rahatız. Afişini bastıracak para bulamasak da değerli insanlarımızı anmaya, son paramızla onların kitabını alıp genç bir arkadaşımıza hediye etmeye, bir genci daha onlarla tanıştırmaya ve bilinçli bir birey olmasında yardımcılığa devam edeceğiz. Alımlı afişleri, cafcaflı gösterileri, rengarenk katalogları kıskanıyor muyuz? Hayır. Biz kötüyü kıskanmaz, az da olsa iyisiyle yetinir, “kendimin bir diriliş eri olduğuna inanıyorum” diyen Sezai Karakoç`a ve kendini böyle görenlere selam ederiz!
Yaşamak
- Allah`a bütün dualarımı kabul etmediği için şükrediyorum. Jean Ingelow
- Chronicle Dergisi`nin son sayısı okunmalı.
- Biliyorum... Annemin duası kesildiği an, başıma gökten taşlar yağmaya başlayacak…
- Bilal Çankır ile geçirdiğim bir gün, sanırım Ağustos`un en iyi günlerinden biriydi.