“Sadece semalarımızda değil, artık uzayda da rekabet eden bir Türkiye’ye herkes şahit olacak!” sözleriyle müjdesi verilen Milli Uzay Ajansı ile beraber ülkemiz uzayda gerçek mânâda söz sahibi olacak.
16 Ekim’de uzaya fırlatılan Türksat 4B uydusu ile beraber Türkiye uzaydaki yerini sağlamlaştırma yolunda önemli bir adım daha atmış oldu. Üretiminde Türk mühendislerin de bulunduğu Türksat 4B uydusu ile beraber Türkiye’nin uzaya gönderdiği uydu sayısı 11’e yükselmiş oldu.
Dünya’da sayılı ülkelerin uzayda uydusu bulunuyor. Uzaya gönderdiği uydu sayısı baz alınarak yapılan sıralamada 1486 uyduyla Rusya başı çekerken, ABD 1300 uyduyla onu takip ediyor. Sıralama Çin, Japonya… diye devam ediyor. Türkiye ise uzaya gönderdiği son uyduyla bu sıralamada 20. sırada yer alıyor.
1957’de ilk yapay uydu olan Sputnik’i uzaya başarılı bir şekilde gönderen Rusya’nın sıralamada başı çekmesi gayet doğal. Sonuçta yaklaşık 60 yıllık bir uzay araştırmaları geleneği ve tecrübesine sahip. Yine ABD’nin de Rusya’yla girişmiş olduğu “uzay yarışı” sonucu uzay teknolojisinin gelişmiş olması beklenilen bir durum. Peki sıralamada ilk üçteki devletin üçünün de süper güç olması sadece bir tevafuktan mı ibaret? Tabi ki değil. Peki bir diğer soru ise şu: Bu üç devlet uzayda olduğu için mi süper güç, yoksa süper güç olduğu için mi uzayda? Bu sorunun cevabı ne olursa olsun şu bir gerçek ki eğer süper güç olmak istiyorsanız uzayda söz sahibi olmak zorundasınız.
Türkiye son yıllarda geliştirdiği ekonomisi ve yerli teknolojileriyle süper güç denilebilecek bir düzeyde olmasa da sayılı ülkeler arasına girerek İslâm dünyasının lideri konumuna gelmeyi başardı. Eğer bununla yetinmeyip bir süper güç hâline gelmek istiyorsak uzaydaki gücümüzü arttırmaya yönelik ciddi çalışmalarımızın hacmini arttırmak zorundayız. Hamdolsun ülkemizde son yıllarda uzayla ilgili önemli projelere imza atıldı. Uzayda bulunan 11 uydumuzun 8’i 2003’ten sonra uzaya fırlatıldı. Bu 8 uydunun içinde Türkiye’nin ilk uzaktan algılama uydusu Bilsat, Türkiye’nin ilk yer gözlem uydusu Rasat ve yine milli uydularımızdan Göktürk-2’nin de bulunuyor olması uzaydaki geleceğimiz adına gerçekten güven veriyor.
Türksat 4B’den kazanılan tecrübelerle Türksat 5A haberleşme uydusu %25 yerli katkıyla üretilerek 2018 yılında uzaya fırlatılması planlanıyor. 21 Mayıs 2015’te Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın açılışını yaptığı Uydu Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezi’nde üretilecek ilk milli haberleşme uydumuz Türksat 6A’nın 2020 yılında uzaya fırlatılması düşünülüyor. Yine aynı merkezde son testleri yapılan Göktürk-1 uydumuzun da Kasım 2015’te uzaya fırlatılması bekleniyor.
Göktürk-1 sayesinde Türk Silahlı Kuvvetleri karasuyu ve hava sahası kısıtlamalarına maruz kalmadan dünyanın herhangi bir yerindeki istihbarata sahip olabilecek. Nitekim aynı amaca hizmet eden milli uydumuz Göktürk-2, terörle mücadele kapsamında PKK terör örgütünün merkezi Kandil’in üzerinden 60 saatte bir geçerek fiziki farklılaşmaya yönelik istihbarat sağlıyor. Bu şekilde terör örgütüne ait hedefler daha rahat tespit edilip yok ediliyor.
Türkiye’de üretilen ilk yer gözlem uydumuz Rasat ise durmadan Dünya’yı fotoğraflamaya devam ediyor. Rasat’ın çektiği görüntülerle Türkiye’nin ayrıntılı haritası oluşturularak milli bir başarıya daha imza atıldı. Bu milli haritaya www.gezgin.gov.tr adresinden rahatlıkla ulaşabilirsiniz.
7 Haziran seçimleri öncesi Başbakan Ahmed Davutoğlu’nun “Bakanlar Kurulu’nda çalışmalarını tamamladık, Meclis’e de sevk aşamasında, yasama dönemi bitti. Seçimden sonra çıkaracağımız ilk kanunlardan birisi de Milli Uzay Ajansı’nın kurulmasıdır. Sadece semalarımızda değil, artık uzayda da rekabet eden bir Türkiye’ye herkes şahit olacak!” sözleriyle müjdesini verdiği Milli Uzay Ajansı ile beraber ülkemiz uzayda gerçek mânâda söz sahibi olacak. Siyasi belirsizlik sebebiyle ertelenen bu müjdenin tez vakitte hayata geçmesi en büyük temennimiz.
Velhâsıl yere hâkim olmak için uzaya hâkim olmalıyız! “Dünya bizi bekliyor!” demek için “Uzay bizi bekliyor!” demeliyiz. Öyleyse bekle uzay, biz geliyoruz!