Fahri Sarrafoğlu
Dünya cennet zevklerinin numuneleri ile dolu bir yer, buna inanıyoruz. Peki bunlar arasında cenneti en çok hatırlatanı ya da andıranı hangisidir acaba? Buna bizim tereddütsüz bir cevabımız var: sohbet meclisleri. Allah için yapılan ve Allah için bir araya gelen dost ve kardeşlerin gönülleri ile kurdukları sohbet halkaları biz öyle inanır ve biliriz ki dünyadaki cennet meclisleridir. Böyle bir halkası olan, buraya düzenli devam eden sadece dünyadaki cenneti bulmakla kalmaz, esas cennete ulaşmasını sağlayacak bir arınma, yücelme ve beraberliğe de erişmiş olur. O yüzden hayatının baharındaki kardeşlerimize bu sayımızda acilen bir sohbet halkasına katılmalarını öneriyoruz. Kapağımızda sorduğumuz “Bir Sohbet Halkan Var mı?” sorusu sadece bir uyarı ya da hatırlatma değil aynı zamanda bir çağrıdır. Dünyadaki cennete ve cennetin vizesine ermek isteyen tez elden Allah için yapılan bir sohbet halkasında yerini alsın. Nasıl olacak diyenler, dosyamız sizin için hazırlandı, buyrun.
“Karşılıklı konuşmak, arkadaşlık etmek, dost ve yoldaş olmak” gibi anlamlara gelen sohbet, tasavvufta müridlerin eğitimi için başvurulan önemli yöntemlerden biridir. Bilindiği gibi ana hatlarıyla tasavvufî eğitim; sohbet, halvet/uzlet ve seyahat aşamalarından oluşmaktadır. Şeyhin yanında, arkadaş ve dostlar (ihvân) arasında bir arada bulunmak sûretiyle mürşid-i kâmilin rûhundaki kâbiliyetlerin müridlere yansıması, bir bakıma kâbiliyet aktarımı gerçekleşmektedir. Sohbette hem sözlü eğitim, irşad ve tebliğ vardır; hem de hâl eğitimi ve mânevî yansıma, hattâ şeyhin etkili nazarı söz konusudur.
Peki, günümüzde bu eğitim nasıl, sohbetle eğitme, sohbetle gönüllere ulaşma mümkün oluyor mu? Özellikle günümüz gençliğinin gönlüne nasıl girebiliyoruz? Bu soruların cevabını üzülerek tek bir cümle ile verebiliyoruz: “Gençlere ulaşamadığımız için sosyal medya sohbetin yerini alıyor.” Alıyor da peki doldurabiliyor mu, elbette kocaman bir HAYIR!
Günümüzde sosyal medya giderek doyuma ulaşıyor ve ulaştıkça da yeni yeni arayışlar içerisine giriyor. Gençlerimiz mütedeyyin de olsa bu cazipliğe kapılarak kendilerini sosyal medyanın o debdebeli çağrısına kulak vermeden edemiyor. Başlangıçta İslami hassasiyete dikkat ediliyor gibi görünülse de ilerleyen zamanlarda tavizler verilmeye başlanıyor.
Peki, neden gençlerimiz arayış içerisinde? Genel olarak baktığımız zaman bunun bir “boşluktan” olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Gençlerimiz tıpkı -abartma olmasın- cami önüne konulan bir çocuk kadar sahipsiz. Aman efendim o kadar vakıflarımız var, sivil toplum kuruluşlarımız var, gençlik merkezlerimiz var. Evet, var. Var ama, aması şu: Biz gençlerimizin gönlüne hitap etmeliyiz. İşte bunu tam olarak yaptığımız konusunda açıkçası emin değilim. Bütün bunlar var, gerçekten de çok güzel hizmetler yapılıyor, geziler düzenleniyor, kurslar, seminerler düzenleniyor ama iş gönül yani Kalp meselesine gelince orada işte 100’le giden arabanın aniden frene basması gibi kalıyoruz.
Nedir bu kalp meselesi diyebilirsiniz, ya da nasıl olacak? Kapatılmadan önceki tekkeler, öz haliyle tekkeler işte bunu yapıyordu... Yani Kalp meselesine önem veriyordu bunu da Sohbet ile yapıyordu. Düşünün sadece İstanbul’da 300 tane, Fatih ilçesinde 32 tane tekke vardı ve bu tekkelerin görevi aynı zamanda her birey için ayrı ayrı kalbi eğitim vermekti. Birebir sohbetler yapılıyordu. Bir nevi insanlara danışmanlık veriliyordu. Tekkeler kapatıldı ama sohbetler hiçbir zaman kapatılmadı, sohbet halkaları hep vardı ve inşallah hep var olacak...
Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocaefendi’nin sohbetlerinde dile getirdiği bir husus vardır, gençlerin kalbine önem verilmelidir, onların iaşeleri ile uğraşmak elbette önemli, kalacak yerleri elbette önemli ama daha önemlisi onların beynini-kalbini de doyurmak gerekiyor. İşte bu da sohbetle olacak.
Eli Boş Dönmek Yok
Sayın Merter, sohbetin günümüzde önemine dikkat çekerek, sohbetlerin kişide bir inkişafı da beraberinde getirdiğini belirterek şu önemli açıklamayı yapıyor: “Bir Mürşid-i Kâmilin sohbetlerine iştirak etmiş, ondan feyz almaya çalışan hiç kimse eli boş dönmez. Son senelerde yapılan tüm tahribata rağmen toplumumuzda hâlâ hüküm süren bütün zarafet, edep, tevazu, hürmet, diğergamlık ve muhabbet gibi haller tasavvuftan bize intikal etmiş latif güzelliklerdir.”
Sohbetle Terapi İmkânı
SDÜ İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Öğretim Üyesi Prof. Dr Habil Şentürk de günümüzde yüz yüze iletişim, toplu sohbetlerin önemine değiniyor ve insanların özellikle de gençlerin yalnızlığa itilmemesi için onlarla yakından ilgilenilmesi gerektiğine işaret ediyor. Terapist, psikolojik destek ihtiyacında olan kişilere profesyonel bir çerçeve içerisinde destek veren, aldıkları eğitimle terapi konusunda uzmanlaşmış kişilere denir. Terapinin verimli olabilmesi için terapist ve danışan arasında, “iyileştirici ittifak” olarak tanımlanan ilişkinin gelişmesi ve korunması çok önemlidir. Bu ilişki samimi, anlayışlı ve güven verici bir ilişkidir ve danışan ile terapistin birlikte koymuş oldukları hedeflere ulaşmalarına yardımcı olur. Nitelikli bir terapi için, terapistin işinin ehli olması kadar danışanı ile doğru bir ilişki kurabilmesi de önemlidir. İşte tasavvuf sohbetlerinde bu olgu hemen hemen bire bir yaşanır. Hatta daha yüksek oranda etki verir.
Yrd. Doç. Dr. Mücahit Gültekin’in çok güzel bir tespiti var: “Müslümanlar özellikle son yirmi yıldan bu yana psikolojik açıdan hastalanabileceklerine inandırıldı. Hatta böylesi bir söylemde bulunmak bir gelişmişlik seviyesi olarak algılandı. Mesela hemen her gün şu tür söylemlerle karşılaştık. “Psikolojik problemler de diğer hastalıklar gibidir. Nasıl ki midemiz ağrıyınca doktora gidiyorsak, depresyona girdiğimizde de doktora gitmeliyiz.” Bunun batıl/yanlış bir kıyas olduğunu bir kenara bırakırsak, elbette bir Müslüman da problemler yaşayabilir. Bu normaldir. Ancak İslam bu zorluklara tahammül göstermemiz için bazı anahtar kavramlar ve bazı anahtar modeller sunar bize; sabır, şükür, tevekkül ve imtihan gibi.”
Kısaca gençlerimiz manevi atmosferden uzak kaldığı için giderek daha çok içine kapanıyor ve bugün adına antidepresan denen ilaçlara doğru hızla bir kayış var. National Geographic Dergisi’nde aktarılan rakamlara göre 1995 yılında Türkiye’de satılan antidepresan sayısı 6 milyon 816 bin 200 kutu iken, bu rakam 2010 yılında 34 milyon 158 bin 82 kutuya yükselmiş. Bu rakamlara göre Türkiye halkının yarısı depresyon geçiriyor. Şimdi, bunun en temel sebebi materyalist temele dayalı kurgulanan sosyal/siyasi/kültürel/ekonomik hayat algısıdır.
Elektroliz – Ya da Yaldızlama Tekniği
Bu satırların yazarının baba mesleği kuyumculuktur. Babamız, kuyumculuk mesleğini icra ederken, takılar zamanla rengi atar veya parlaklığını yitirirdi. İşte bunun içinde elektroliz sistemi dediğimiz bir teknikle altınlar çeşitli kimyasalların olduğu bir suyun içine konur ve içerisine sadece 5 gram has altın atılırdı. Elektrik verildiği zaman su kaynamaya başlar ki bu da en fazla bir iki dakika sürerdi. Bitince o suyun içinde bulunan ne varsa, bakır, gümüş, vb altına çevirirdi... İçinde bulunan takıyı yıkadığımızda o suyun içinde bulunan altın 8 ayar veya 14 ayar olsa bile pırıl pırıl parlar sanki 22 ayar gibi dururdu. Neden az tutulurdu, 1-2 dakika gibi, çünkü çok tutulursa o içine konan 5 gram altından daha çok altın alır da kendi üzerine onun için. Yaldızı yapan 5 gram altın kendinden bir şey kaybetmeden, bir kiloya yakın 8 ayar veya 14 ayar altını yaldızlama yapar.
İşte sohbet meclisleri de bu şekilde bir Elektroliz Sistemi gibidir. Yani o meclise girenin ayarı ne olursa olsun eğitimi, yaşı, sosyal statüsü, sıkıntıları vb. sohbeti yapan kişinin hali sohbete katılanlara geçer. Tıpkı o 5 gram has altın gibi. Sohbet meclisleri ya da sohbet halkaları insanı bu şekilde parlatır, cilalar hatta ayarını yükseltir. 8 ayar geldiğimiz sohbette farkına varmadan 14 ayar, 18 ayar hatta 22 ayar çıkarız. Merhum Mahmud Sami Ramazanoğlu’nun (k.s.) Aksaray’da bulunan Saatçi Osman amcamızdan bize aktarılan bir sözünde dediği gibi: “Muhterem kardeşim altının en iyisi 24 ayardır, olmuşken biz de 24 ayar olalım...” Demek ki sohbet halkaları bizi kişiliğimizi bulmayı, kendimizi tanımayı ve eksiklerimizin düzeldiği yer olarak da görebiliriz.
Muhabbet Ve Sır
Merhum Musa Topbaş (k.s) ile ilk karşılaştığım bir sohbet anıydı. Üniversiteye ilk başladığım 1984 yılıydı. Kendisine sohbet evinin girişinde karşılamış, sohbet öncesi çok sevdiği kahvesini ikram etme imkânı bize lütfedilmişti ve çıkışta da uğurlamıştım. O esnada çıkışta bana cebinden bir kalem çıkarmış hediye etmişti. Neydi beni kendisine cezbeden, o verdiği kalem mi? Hayır, kalemi verirken ayakta söylediği sözü çok önemliydi: “Sohbet meclislerinde bir an bile bulunmak hele hele mecliste hizmet etmek kişiyi gafletten kurtarır. Sohbete gelen her ne sıkıntısı varsa rahatlamış olarak çıkar, müşkülü varsa halledilmiş olarak ferahlar.” Evet, yıllar geçti bu söz tıpkı o verdiği kalem gibi hâlâ hatırımdadır.
Sohbet Ama Nasıl?
Ramazanoğlu Mahmut Sami (k.s.) nasıl sohbet yapardı diye araştırdığımızda şunları görüyoruz: Kur’an’ı Kerim daima önünde açık gibiydi. Anlattığı konu ile ilgili ayet-i kerimeler birbiri ardınca inci gibi dizilir, fakat o gün anlatılması gerekenler yalnızca kırk beş dakika içinde dürülür, o kırk beş dakikalık sohbetin bereketi orada olanlar için bir ömür boyu sürerdi. “Bir insanın dinleme kabiliyeti bu kadardır” der ve bu süreyi aşmamağa dikkat ederdi. Hz. Ebubekir kumandanlara talimatında şöyle dermiş: “Uzun konuşursanız sonra söyledikleriniz önce söylediklerinizi unutturur.” O takdirde önce söyledikleriniz boşa gider. Ölçü taşınca söylenenler tersine dönebilir. Sevgi biter, nefret başlar. Dinleyenleri buna mecbur etmemek lazımdır.
Öze Dönüş
Bundan tam 5 yıl önce değerli ağabeyimiz Doç. Dr. Lütfi Arslan kendisiyle yaptığımız bir röportajda gençlerin sahte dertlerle değil gerçek dertlerle ilgilenmesi gerektiğine vurgu yaparak şöyle demişti. “Gençler; kapitalist dünyanın, moda, müzik ve biraz da cinsellik dışında nabzını nasıl tutacağını kestiremediği bir alanda yaşıyorlar.” İşte, muvakkaten yaşanan bu dönemi en az hasar ve azami verimle geçirmeleri gerekiyor ki ileride pişman olmasınlar. Bu noktada sohbet halkalarının oldukça önemli olduğuna bir kez daha dikkat çekerek sözlerimi bitirmek istiyorum.
Kaynaklar:
Ahmet ÖĞKE Yrd. Doç Dr. Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Mevlânâ’nın Mecâlis-i Seb‘a’daki Sohbet Metodu
Ramazanoğlu Mahmud Sami –Musahabe (Erkam yayınları)
Osman Nuri Topbaş –İmandan İhsana Tasavvuf (Erkam Yayınları)
Abdulkadir Geylani –Sohbetler
Yrd. Doç. Dr. Mücahit Gültekin röportaj www.sarrafoglu.com
Mustafa Merter ile röportaj www.sarrafoglu.com
Prof. Dr Habil Şentürk ile röportaj www.sondevir.com
Doç. Dr. Lütfi Arslan ile röportaj www.dunyabizim.com
Sohbet Meclislerinde Hâl Transferi Gerçekleşir
Ali Can / GENÇ Dergisi Yayın Kurulu Üyesi
“İnsan” kelimesinin, “nisyan” (unutmak) ve “ünsiyet” (alışmak) kelimeleriyle yakın bir ilişkisi vardır. Yani Rabbimiz insanı eğitime, hatırlatmaya ve telkine muhtaç bir varlık olarak yaratmıştır. İnsan, eğitime ve yeniden hatırlatılmaya muhtaçtır. İşte sohbet meclisleri, bu eğitim ve hatırlatma vasıtalarının en güzellerinden biridir. İslam’da insanı manevî eğitime tabi tutmanın nihaî gayesi onu kâmil bir mü’min haline getirmektir. Bu amacı gerçekleştirmenin araçlarından biri de “sohbet meclisleri”dir. “Sahâbî” ve “sohbet” kelimeleri aynı kökten gelmektedir. Sahâbeyi sahâbe yapan en önemli nedenlerden biri de, onların Peygamber sohbetinden istifade etmeleridir. Bu meclislerden faydalanabilmek için onun mahiyetini doğru kavramak gerekir. Sohbet meclislerine katılanların hâli, sarfedilen cümleler, meseleler, kalplere nekşedilerek şahsiyet haline gelir. Bu meclislerdeki her bir insan birbirine tesir eder. Kalpler ve ruhlar birbirine tesir eder. Zamanla kalbî keyfiyetler, zevkler ve görüşler birbirine benzemeye başlar. Sohbet Rasûlullah Efendimizin en önemli terbiye metotlarından biriydi. O, her biri bir yıldız olan arkadaşlarını sohbetle yetiştirmiştir. Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerîm’de Rasûlüne şöyle buyurmaktadır: “Sen öğüt ver (vaaz ve nasihatte bulun). Çünkü nasihat ve hatırlatma mü’minlere fayda verir.” (Zâriyât – 55)
İbadet vecdiyle yapılan bir sohbet, Efendimizin sohbet meclislerinden günümüze ulaşan bir rahmet esintisidir. Rasûlullah Efendimiz şöyle buyuruyorlar: “Bir grup insan, Allah’ın evlerinden bir evde toplanır, Allah’ın Kitabını okur ve onu aralarında müzakere ederlerse, üzerlerine sekînet iner, onları rahmet kaplar ve melekler çevrelerini kuşatır. Allah Teâlâ da o kimseleri kendi nezdinde bulunanların arasında zikreder.” Böyle bir sohbet halkasına gelen insanlar Allah katındaki seçkin meleklerin dua ve muhabbetine mazhar olur. Sohbet meclislerinin en bereketli sonucu, orada bulunanların güzel duygu ve hislerinin birbirine sirayet etmesi, işlemesidir. Sohbet meclislerinde adeta bir hâl transferi gerçekleşmektedir. Böylece iştiyaklı gönüllerde, incelik, zarafet ve hassasiyet meydana gelir.
Sohbetlerle ‘Din’leniyoruz!
Merve Nur Öksüz
Hayatı hızlı yaşamaya alışmış bizler için derin bir soluk aldığımız aralar oluyor sohbet halkaları. Ara diyorum ama aslında ara olmaktan ziyade hayatın hakikatini bize tanıtıyor. İstanbul’a yeni gelmiş biri olarak buradakilere alışma aşamasındayım. Bursa’da katıldığım sohbetlerde kazandığım en büyük şeylerden biri de orada tanıştığım arkadaşlarım oldu. Hz. Peygamber’e (s.a.v.) hangi dostların daha hayırlı olduğu sorulduğunda “Baktığın zaman sana Allah’ı hatırlatan, konuştuğu zaman ilmini arttıran, ameli ahireti çağrıştıran kimsedir.” buyurmuşlardır. Derdinizin bir olduğu sohbet arkadaşlarınız da aynen Efendimiz’in (s.a.v.) tarifi gibi oluyor.
Birlikte sohbete gidebildiğim arkadaşlarım ise bambaşka! Derdime ortak, düşünceme yoldaş, fikirlerimi birlikte hayata geçirebilecek kadar güvendiğim; kısacası benimle aynı dili konuşan bir genç! Gençlerin düzenli aralıklarla bulunması gereken bir ortam. Alıştığımız, anneannelerin katıldığı sohbetlerin yanında çok şükür bugünlerde genç gruplarımız da oluyor. Gençlere özel olunca dinamizmi ve uhuvveti daha bir kuvvetli oluyor. İstikrarlı olarak bir sohbet halkasına katıldığımızda birçok güzelliğe vesile oluyor elhamdülillah. Dinimizi öğreniyoruz, yeni ve gerçek dostlar ediniyoruz, dertleniyoruz, çay içiyoruz ve gerçek manada eğleniyoruz! Genç Dergi’nin bir sayısında da dendiği gibi DİNleniyoruz kısacası. :)
Sohbet Edenler; Vesile Olanlar, İyi ki Varlar
Ahmet Serdar Eminoğlu / Öğrenci
Haftalık devam etmeye çalıştığım iki sohbetim var. Birisi Osman Nuri Topbaş Hocaefendinin, diğeri de gençlerle birlikte yapılan; yine önemli bir hocanın sohbet grubu… Böyle bir ihtiyaç hissediyorum. Çünkü üniversite ortamındaki öğrencilik yaşantısı, insanı maneviyata aç bırakıyor. Okul ne kadar İstanbul’da; ecdadımızın kültür mirasının içinde bir yerde bulunsa da, gençlerin bâtıla olan ilgi ve alakası ortamın uhreviyatını kaçırmakla kalmıyor, Müslümanlığı yaşamaya çalışan bizleri de maalesef etkiliyor. Bu yüzden kimse çağırmasa bile içimde sohbete gitme isteği doğuyor, sadece sohbet değil; aynı davaya baş koymuş insanlarla daha çok vakit geçirmek istiyoruz. Sohbet edenler; vesile olanlar, iyi ki varlar…
Sadıklarla Beraber Olmak Gibisi Yok
Şeyda Toprak
Yaklaşık 7 senedir bir sohbet halkasının müdavimiyim. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) en güzel sünnetlerinden birisi olan sohbet meclislerinde bulunmak daima enerjime enerji katmıştır. Fikir soranlara da naçizane aksatmadan devam etmelerini tavsiye ediyorum. Zira ara sıra gitmek ve düzensiz olarak katılmak o ritmi, sohbetin o latif ahengini yakalayamama gibi bir mahrumiyete sebep olabiliyor. Bu da zamanla rahmet meclisleriyle gönül bağının zayıflamasını beraberinde getiriyor.
Bilindiği üzere İslam’da tek başına din yaşamak diye bir şey yoktur. Efendimiz (s.a.v.) şöyle söylemiştir: “Sizin cemaat halinde bulunmanız gerekir. Ayrılıktan, tek başına kalmaktan sakının. Şüphesiz şeytan tek başına kalanla beraberdir. O, (Allah için beraber olan) iki kişiden uzak durur.” (Tirmizi, Ahmed, Hakim) Buna göre Allah yolunda birlik olmak, takva üzere giden cemaate sımsıkı sarılmak gerekir. Hem cemaat halinde yaşamak insanı zinde tutar. İnsan etrafında dini daha güzel yaşayan birilerini görür, gıpta eder. Daha iyi bir Müslüman olmaya çalışır. Diğer türlü, etrafındaki daha iyi örneklerle mukayese yapamayacağı için işlediği ameller kendisine yeterli gelir. Bu da felakete giden yolun işaretlerindendir. Sohbet halkaları aynı zamanda Müslümanların birbirine muhabbetle bağlandığı, birbirinin dert, tasa, sevinç… Neyi varsa paylaştığı yerler olduğu için böyle yerlerde “Sadıklarla beraber olun!” emrine riayet etmek ne güzeldir.
Sohbetim: Cennet Bahçem
Hafize Yılmaz / Öğrenci
Sohbete katılmak, sohbet dinlemek Ashab-ı Kiram’ın yoludur. Başta Peygamber Efendimiz’in daha sonra O’na tabi olan Ashab-ı Kiram’ın izinden gitmeye Rabbi’nin nasip ettiği kadarıyla gayret eden bir genç olarak sohbet meclislerine katılmaktayım. Benim için sohbet meclisi demek hadis-i şerifte de buyrulduğu üzere cennet bahçesi demek. Her hafta katıldığım sohbet meclisinin beni maddi ve manevi olarak bir sonraki haftaya kadar muhafaza ettiğine inanıyorum. Orada bulunduğum her an meleklerin de bizimle beraber bulunup bizler adına istiğfar ettiğini tasavvur etmek, sadece Allah rızası için bir yerden kalkıp bir yere gitmenin sevabına nail olduğumu bilmek ve en güzeli de dünya telaşesinden yorulan kalbimin Allah ve Rasulü ile dinlendiğini hissetmek; bu dünya saadetine ermek demek benim için. Hele ki sohbet arkadaşları! Sohbetlere katılanlar bilir; sadece Allah rızası için bir araya gelmiş insanlarla muhabbet etmenin lezzeti bambaşkadır! Çıkarsız, tertemiz dostluklar nasip olur bu meclislerde. Mevla herkese hayırlı sohbet kapıları nasip etsin, bizleri o meclislerden uzak kalmaktan muhafaza etsin.
İlmî Sohbetleri Seviyorum
Mustafa Kesici / Öğrenci
Düzenli olarak takip ettiğim 2 sohbet var. Biri Kadir Mısıroğlu’nun (Üsküdar’daki Cumartesi) sohbeti, diğeri ise Fatih’te Anadolu Gençlik Derneği’nin merkezinde bir hocanın sohbetine gidiyorum; fakülteden arkadaşları davet etmek imkânı olduğu için. Sohbetler azim, gayret, feraset, hikemiyat ve tarih ilmi için faydalı oluyor. Ben sohbet hususunda kolay kolay herkesi beğenemiyorum. Böyle kaliteli ilmi bir sohbet olursa yine diğerleri gibi gitmeye çalışırım.
Sohbetsizlik Çok Şey Kaybettirir
Fatma Nur Kırkık
Her insan düşünür, merak eder. Çevresinde olanlar nasıl meydana geldi? Bu dünya, bu evren, biz insanlar nasıl ve neden yaratıldık? Amacımız neydi? Bir amacımız olmalıydı ki düşünen bir varlık olarak yaratılmıştık. Ben kendime bu soruyu çok sık sorardım. Küçüklüğümden beri hep bu soruların cevabını arardım kendimde. Tek başıma başa çıkacağım kolay cevapları olan sorular değildi elbette bunlar. Bir sene önce Genç Gönüllü Kızlar’la tanıştım ve katıldığım sohbetlerinde hayatımın amacının öncelikle insan olabilmeyi, hayırlı bir kul olabilmeyi amaçlamam gerektiğini anladım. Dini sohbetlere bazı kesim “yobaz” takımı diye yaklaşıyor. Sohbetlere katılmadan bu tür yaklaşımlarda bulunmak ne kadar doğru tartışılır. Bu ortamda öncelikle samimiyeti gördüm ben. İçtenliğin peydâ olduğu bu ortamda sadece dini bilgiler verilmiyor tabi ki. Fasıllar, eğlenebileceğimiz etkinlikler de bunun içinde vardı. Bir sene öncesine kadar bu tür faaliyetlerin içindeydim. Ama çalışma ortamım ve okulumun olması nedeniyle bu tür faaliyetlere zaman ayıramaz oldum. Bir şeyler kaybettim mi? Elbette kaybettim. İnsan yaşadığı yerden, dünyadan bir an olsun soyutlanmak istiyor. En azından bazı durumlar geliyor ki bir şeylere, bir huzura ihtiyaç duyuyorsun. Bu huzuru sohbetlerde bulabiliyordum. Gereken dini bilgiyi, genel kültürü bu ortamlarda bulabiliyordum. Umarım bu sohbetlere tekrar dâhil olurum. Sohbetle kalın.
Kalbim Sohbetle Yol Alıyor
Mehmet Şahin / Öğrenci
Elhamdülillah, yaklaşık 3 senedir düzenli olarak haftada en az 1, bazen 3-4 sohbete katılmak nasip oluyor. İki çeşit sohbete katılıyorum; tasavvufi ve fıkhi sohbetler. 3 yıl önce bir arkadaşımın vesilesi ile tanıştığım sohbet ortamlarının beni nasıl yönde etkilediğine örnek vermem gerekseydi, tırtılın kelebek olma hikâyesini anlatırdım. Monoton geçen gençlik yıllarımda manevi hayatımda hakikatlerden bihaber dünya meydanında sürünürken birçok hoca efendinin tasavvufi sohbetleri sayesinde hakikatlerin güzelliğiyle tırtılken bir kelebek güzelliğine terfi ediyor insanın kalbi. Ve ruhu, muhtaç olduğu yüksek makamlarına kanat çırpıyor. Bir insanın yaptığı işten övünç duyabilmesi için ne yaptığı ile birlikte nasıl yaptığını da sorgulaması gerekir. Misalen namaz kılıyor ama nasıl? Oruç tutuyor ama nasıl? Önümüzde İslam yolu var ve yolun kenarlarında uçurum var. Nasıl doğru gidileceğini adımlarını nasıl atması gerektiğini öğrenmesi gerekiyor, bu sayede menziline ulaşabilir. O yola girebilmek kadar o yolu doğru şekilde kurallarına uygun yürümek de şarttır. Burada da elhamdülillah fıkhi sohbetler imdadıma yetişti. Gitmek istediğimiz yolda yürümenin formülünü veriyor ve elhamdülillah kalbimin tatmin bir şekilde sülûk edebilmesini nasip ediyor.
Hem Sohbet Hem Dostuk
Ekrem Çolak / Öğrenci
Haftalık bir sohbetim var, düzenli olmasa da devam etmeye gayret gösteriyorum. Genç arkadaşlardan oluşan sohbet benim yasayışıma yön veriyor, hatta bazen sohbetleri kaçırıyorum ve inanın, kendimi iyi hissetmiyorum… Sohbet ortamları sadece manevi halkalar; insanların sadece dini konuları konuşarak paylaştığı yerler de değil benim için. Doğru yerlerde, doğru insanlarla birlikte olunca; hem sohbetimizi ediyor hem de dost oluyoruz. Tabii bu durum da zamanımız için bulunmaz bir nimet…
Sohbet Bana Namaz ve Tesettürü Kazandırdı
Sultan Avşar
Kimliğimizde İslam yazıyor ama biz toplum olarak İslam’ı çok iyi tanımıyoruz. Sohbete katılma ihtiyacı bende işte tam bu noktada başladı. Bir de içinizde bir boşluk hissediyorsunuz. Sonradan öğrendim bunun adı “ruh”. Ruhumuz hep ilahi hislere doymak istiyor. Bizlerin bu açlığı fark etmesi gerekiyor.
İnsanın sohbete katılacağı ilk yer çok önemli. Birçok cemaatin sohbetine katılan biri olarak söylüyorum bunu. Kendi ayağınızın sağlam basması lazım o tekâmül merdivenine. Bir de o merdivenin sağlam olması lazım. Kolay değil, bir hakka yürüyüş bu. Bir şey daha var, o da çokça dua etmek. Şu duayı çok ettim Rabbime; “Ya Rabbi beni Senin sevdiğin kullarınla karşılaştır. Ben onları bilmem Sen bilensin.” Rabbimiz sizi oraya siz fark etmeden koyuyor. Sohbetlere düzenli bir şekilde devam etmek bana namazı ve tesettürü kazandırdı. İnsan hep kendisi için yaşıyor. Sohbet başkası için dertlenmeyi öğretiyor. ‘‘Ben”den önce “biz” olmayı öğretiyor. Sohbet insanın duygusuna dokunuyor. Duygunun hafızası çok güçlü. Akıl gibi değil. Akıl unutuyor ama duygu unutmuyor.
Kendimi Sohbetlerde Güncelliyorum
Esad Mücahit Eskimez / Öğrenci
Sohbetler, günlük yaşamın yoğunluğundan ve boğuculuğundan sıyrılıp, kendime vakit ayırmanın bir diğer adıdır benim için. Haftalık takip etmeye/faydalanmaya çalıştığım sohbetler var. Özellikle İstanbul gibi bir metropolde, kendimi kalabalıkların akışına bırakıp gitmekten çekinmişimdir hep. İşte sohbetler bu açıdan hızla akan zamana bir virgül koymak, durup düşünmek, muhasebe edip yola sağlam adımlarla devam etmektir. Bu sebeple de elimden geldiğince sohbetlere katılmaya çalışıyor; kendimi sohbetlerde güncelliyorum.
Gönlünü Hazırla ve Bir Sohbete Dahil Ol
Zeynep Nur Akça
Şu sıralar aktif olarak iki sohbet halkasının içindeyim. İlk sohbet grubumun benim için o kadar çok pozitif getirisi oldu ki. Her şeyden önce ablamızın, onun anlattıklarından feyiz almaya çalışan diğer kardeşlerimin enerjisi her hafta cumayı iple çekmeme sebep olurdu. Ablamızın her hafta bize açtığı hanesinin huzurlu atmosferinden nasiplendik, çünkü orada çok güzel niyetler için toplanıyorduk; sohbet etmek, birbirimizin kelamından istifade etmek, heybemize birkaç faziletli bilgi, düşünce daha koymak... Bu yüzden hamd-u senalar olsun o güzel çehreleri her hafta görmek, gerek Genç Kitaplığı’ndan gerek başka kıymetli büyüklerimizin yazdıkları kitaplardan kelimelerle hemhal olmak, kardeşlerimle dertdaş olmak beni öyle bahtiyar ediyor ki. Bu yüzden Allah tecrübe ettiğimiz ya da edeceğimiz bu muhabbeti gönüllerimizden eksik etmesin, bir büyüğümüzün dediği gibi “tüm Genç’ler gönlünü sohbete hazırlasın.”
Müslüman Kimliğimi İnşa Ediyorum
Neslihan Dağ
İlk katıldığım sohbet Genç Gönüllü Kızlar’ın düzenlediği “Kadın ve İlim 3” konulu sohbet oldu. Diğer ikisine katılamamış olmanın eksikliğini hissettim üzerimde uzun bir süre. Müslüman bir hanım olarak ilimle donanmış olmam gerektiğini biliyor ve bunun üzerine çok bir şey yapmıyordum ve bu ilk sohbet bana en başta bunu fark ettirdi. Daha sonra da hiçbir sohbet halkasını kaçırmama sözü verdim kendime. Mutad toplantılarını, ülke tanıtımlarını öğrendim ve görev de alarak tastamam bu sohbet halkalarının içinde bulunmak istedim. Mutad toplantısı olan “1 zaman 1 mekan 1 insan” halkasında öncü müslümanların hayatlarına bir pencere açılmış oldu ve ben bu pencerenin ardını merak ederek o gün ismi geçen diğer zâtları da araştırmaya, örnek almaya başladım. Ülke tanıtımlarında da Müslüman ülkelerin İslamiyet için çektiği acıları görüp o ülkeler ve diğer Müslüman ülkelerle gönülden bağ kurmuş oldum. Genel anlamda GENÇ’te katıldığım her sohbet halkası o konuda bir niyetim olmasını ve bu niyetler ışığında Müslüman kimliğime büyük katkılar sağladı.
Konuştuğumuz ve Duyduğumuz İslam Olsun!
Ebubekir Yılmaz / Öğrenci
Sohbeti insanın insana ünsiyeti olarak tanımlasam yanlış olmaz herhalde. Yani insanları tanımak onlarla kaynaşmak ve etkilenmek için doğal ve sevimli bir ortam. Daha önemlisi Rabbimizin insan vasıtasıyla insanı terbiyesi bilmediklerini bildirmesi unuttuklarını hatırlatması. Sohbetlerin fonksiyonları algılayamadığım zamanlar böyle düşünmüyordum ama artık sohbetlere devam ediyorum çünkü tecrübe ediniyorum, fikir ve fırsat üretkenliğimin sürekliliğini muhafaza ediyorum, sohbetlerin eğitmesinden yararlanıyor ve katkıda bulunmak istiyorum. Çünkü duam “konuştuklarımız ve duyduklarımız İslam olsun” diliyorum.
O Kutlu Halkalarda Neler Olur Neler...
Rüveyda Karataş / Eğitimci
Kalbimizi dünyevi arzulardan Allah’ın rızasına çevirmek, Peygamber Efendimizin güzel ahlakını ve manevi hazinesini paylaşmak için bir araya geliriz. İnsanın ahlak eğitimi ve manevi terbiyedeki yeteneklerini ortaya çıkaracak ya da geliştirecek mütekamil hak dostlarına ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç hava, su ve nefes kadar önemlidir. Çağımız Müslümanlarının yakalandığı ciddi hastalıkların birçoğu manevi boşluktan kaynaklanmaktadır. Sohbet meclislerinde Allah’ın rahmetinin sağanak sağanak yağdığı, insanın sekinete erdiği cennet bahçeleridir. Meleklerin doldurduğu bu cennet bahçelerine, ibadet vecdi içerisinde girildiğinde, insanın üzerindeki olumsuzluklar izale edildiği gibi inkişafları da artar. Bir araya gelen gönüller coşar. Diller lâl olup kalpte olanlar sergilenir. Ortalığı kaplayan feyz ummanından herkes nasibine düşeni alır. Yeri gelir burnun direkleri sızlar, yeri gelir kürek kemiklerin yanar. Ehli iyal hafızadan gider. Gerileri düşünürsün, Efendimiz’i, asr-ı saadeti.... Nasıl da yetiştirmişti her birini bir yıldız gibi. O sohbet meclislerinde infak, isar zirveye çıkmıştı da oracıkta bağışlandı 600 hurma ağacının bulunduğu bahçe. Cenneti duyduklarında imanları bir kat daha artmış, cehennemi duyduklarında “acaba eteğim mi tutuştu diye elleriyle eteklerini kontrol etmişler”. Kendi acziyetimiz aklımıza gelir. Boynumuz bükülür, oracıkta sorgularız kendimizi; infakın neresindeyim? İmanım ne halde? Havf ve reca halini ne kadar kuşanabildim?
İlacımı Öğrendim
Aslıhan Bağcı
Özellikle benim gibi İzmir’de büyümüş, ailesinden İslam’ın 5 şartı dışında pek de bir dini bilgi duymamış insanlar olarak sohbetlere ayrı düşkün, ayrı lezzet alan bireyler olduğumuzu hissederdim hep. Çünkü ben bir şeyi çok net fark etmiştim, evde hamdolsun yemeğimi yiyor, karnımı bedensel olarak doyuruyordum fakat ruhum AÇTI. Ruhumun gıdasıydı sohbetler. Sonra büyüdük. Üniversiteli olduk. İstanbul gibi koca bir memlekete geldik ki karmakarışık fikirler, düşünceler insanlar... Meğersem şu sohbet denilen şey sadece bir cemaatin tekelinde değilmiş öğrendik, yeni topluluklar, yeni fikirler tanıdık. Elhamdulillah, sohbete hiç aç kalmadık. Hafta bir gün bile olsa soluğu bir sohbette almak paha biçilemez bir huzur veriyordu. O zamanlar güzel zamanlardı. Ne olduysa sonra oldu…
Üniversitede son senemiz, 2 farklı yerde staj artı part-time bir iş artı okuldaki dersler var. Değil sohbete gidecek, yemek yiyecek vakit olmuyor. İşte başka bir şükür sebebi çıktı ortaya. Allah bu sohbetlerin, ortamların değerini anlamam, bana verdiği iç huzuru, ruhumu doyuran, güzel insanlarla birlikte olma şansı veren bu nimetin unuttuğum kıymetini hatırlamam için bir fırsat sundu belki de.. Ruhsal olarak çok kötüydüm. O kadar çok yüküm vardı ki, eziliyordum. Gerçekten, sohbet halkaları ben ve benim gibi birçok arkadaşım için adeta bir ilaçtı. İlacımı öğrendim, artık ne zaman yeni bir yere gitsem, o ilacı temin edebileceğim bir eczane arar dururum.
Gözlerin Kalp Olduğu Birliktelikler
Betül Coşkun
Neden genç yaşta bir manevi sohbet halkasına dâhil olmuyoruz? Dünyaya diziler kadar pembe lens ile baktırmadığı için mi? Dizilerin bir sonraki bölümünü heyecanla bekleriz. Neden bir sonraki sohbeti heyecanla beklemiyoruz? Biraz entrika koyup, sohbetin en feyizli yerinde kesip “haydi bakalım devamı haftaya” demediğimiz için mi gençler koşmuyor yahut heyecanla beklemiyor sohbetleri.
Oruçluyken nasıl midemiz yemek diye feryat ediyorsa aynı şekilde ruh da maneviyat istiyor sessiz çığlıklarla. Unutmayalım! Rad Suresi 28. ayet-i kerimede geçtiği gibi “Kalpler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur.”
Şöyle bir pencere açmak istiyorum; düşünsenize bir sohbet halkasına dâhil olmuşuz. Artık annemizin misafirlerini ağırlamak, ona yardım etmek yerine kendi misafirlerimize heyecanla pasta-börekler hazırlıyoruz. Hatta bu öyle bir heyecan ki fırında pişerlerken bir anne merhametiyle izliyoruz onları. :) Misafirlerimiz geliyor; muhabbet, sohbet, ikram faslı derken huzuru fark etmemek mümkün değil. Meleklerin ilahi kamerayla çektiklerinden olsa gerek, o anda “haydi bir selfie çekelim” demek aklımıza bile gelmiyor. Böyle düşününce tebessüm ediyoruz ya, içinde olunca her şey daha da güzel oluyor. Hem heybemizi doldurmuş hem de huzura kavuşmuş oluyoruz. Bilenler bilir; belki de gözlerin kalp oluverir. :) Haydi! Şimdi pembe lenslerle sohbetlere heyecanla bakma vakti.