Müslümanlar Paris’te de varlar. Ve orada da Ramazan başlıyor. Beğensek de beğenmesek de. Ve oradaki Müslümanlar çok yalnız.
Ramazanın ilk günü Paris’te idim. Yazıya böyle başlamak eskiden okura hava basma aracı olarak kullanılır idi. Ramazan gibi mübarek bir vakte gavur memleketinde girdiğini söylemenin ne gibi bir hava basması olabilir ki...
Hele de Genç namındaki bu dinibütün olma azmindeki dergide bu cümleyi kurarsan Mekke-Medine dururken; hadi olmadı Urfa, Konya veya Eyüp Sultan düşünülebilecekken Ramazan’a Paris’te girmek de neyin nesi diyenler olabilir.
Valla Müslümanlar Paris’te de varlar. Ve orada da Ramazan başlıyor. Beğensek de beğenmesek de.
Ve oradaki Müslümanlar çok yalnız.
Biz ailecek akraba ziyareti niyetiyle çıktığımız yolda Stuttgart, Tübingen, Rottenburg, Heidelberg, Manheim, Paris, Günzburg ve Giengen şehirlerine uğradık.
Buralardaki akraba ve dostlarımızı ziyaret ettik. Tüm bunları bir haftada yaptık.
Tüm ziyaretlerimizi anlatmayayım, uzun sürer. Ben Paris’te Ramazana girmekten bahsetmek istiyorum.
Sokaklarına, meydanlarına bakarak söyleyecek olursak Parislilerin oruç tuttuğunu söylemem zor. Çok yiyorlar çok(!)
Şehirde metro istasyonlarında bir seyahat firmasının Ramazanı tebrik eden bilboard ilanından başka Ramazan ile ilgili bir belirti görmedik. A
Almanya’da Türklerin oluşturduğu auslander (yabancı) yoğunluğunu Paris’te kuzeyi ile güneyi ile ortası ile Afrikalılar almıştı. Bunu oğlum ve kızıma Fransa ve Almanya’nın sömürgeci karakteri ile izah ettim. Çinlileri sordu oğlum; onlar da sömürüldükleri için mi bu kadar çoklar dedi. Onların olayı başka oğlum dedim. Paris’in her yanında karşınıza çıkabilecek Afrikalıların büyük bölümünün Müslüman olduğunu hissetmeden edemiyorsunuz. İki gün içinde en az 30 Afrikalı ile ‘selamun aleyküm’ güzel kelamıyla selamlaştık.
Cuma namazını Paris Camii’nde kıldık. Hutbe önce Fransızca sonra Arapça okundu. Genç Müslüman sayısı hiç azımsanmayacak derecede çok idi.
Paris’te misafiri olduğumuz kardeşimiz bizimle 30 metrekarelik evini paylaştı. Avrupada evlerin küçüklüğü üzerine konuştuk hemen hemen her gittiğimiz şehirde.
Paris’teki kardeşimiz Habil bu 25-30-40-50 metrekarelik evlerin insanları bireyliğe, yalnızlığa mahkum ettiğini anlattı. Görünmeyen büyük bir yalnızlık yaşanıyor burada dedi. Paris’te insanın ürkütücü yalnızlığına merhem olabilecek secde kardeşliğine ihtiyaç çok yüksek!
Bireysel müslümanlık elbisesini bir an evvel çıkarmamız gerekiyor. Allah Ramazanın bereketinden istifade edebilmeyi, garip kardeşlerimizi unutmayıp onlarla münasebete geçebilmeyi nasip etsin bizlere. (Amin!)