Fotoğraf çekerken çoğu zaman yaptığımız iş ‘anı yakalamak’la sınırlı kalmakta. Özellikle fotoğrafa ilk başladığımız günlerde gördüğümüz güzel bir kareyi birkaç açıdan çeker yolumuza devam ederiz. Bazen bu uzun süre devam eder, bazen de yeni arayışlara girer kare üzerinde daha konuyu çekmeden düşünmeye başlar, ‘‘acaba ne gibi değişiklikler yaparsam bu fotoğraf daha güzel olur?’’ Diye kafa yormaya başlarız. Aslında bu kafa yormaya başladığımız anda fotoğraf üzerinde kurgu yapmaya başlamışız demektir. Fotoğrafta kurgu fotoğrafçılığın ilk günlerinden beri olan ve herkesin bir şekilde kıyısından köşesinden bulaştığı bir uğraş alanı. Kurgu fotoğrafı kısaca ve en bilindik tabiri ile, bir sahnenin insan eli ile hazırlanarak fotoğraflanmasıdır diyebiliriz. Temel olarak kurgu fotoğrafı daha çok stüdyo ortamında ve çoğunlukla reklam amaçlı çekilen fotoğraflar için kullanılan bir tabir. Bazen sadece çekilmiş bir fotoğraftan ibaretken, bazen de yardımcı programlar sayesinde bilgisayar ortamında oluşturulan fotoğraflar bu kategoriye girer. Mesela ağzı bantlanmış bir insan, dallarında belli bir ürün olan ağaç, normal hayatta olduğundan farklı görünmesi için makyaj yapılmış şekli değiştirilmiş nesneler, cisimler gibi fotoğrafları kapsayan geniş bir yelpazedir.
Aslında kurgu fotoğrafı, sadece yukardaki genel tanım ile sınırlanabilecek bir fotoğraf alt dalı olmaktan çok daha geniş bir kavramdır. Bazen insan tarafından oluşturulmayan şartları dikkate alarak ve belli bir mizansen etrafında çekilen fotoğraflarda kurgu fotoğrafları olarak isimlendirilebilir. Mesela tam güneş batım anında yaşlı bir insanı elinde bastonuyla oturtup batan güneşle arasında bağ kurmak, onun da güneş gibi son saatlerini yaşadığını vurgulamak bir kurgudur. Belki güneşe müdahale edemiyoruz ama yaşlı insanın kontrolü ve belli bir düşünce için onun yönlendirilmesi bizim elimizde. Hatta konuların hiç birine müdahale edemediğimiz bazı durumlarda bile belli bir kurgu yapıyor olabiliriz. Mesela akşam vakti yeni doğmuş bir hilali cami minarelerine yakın bir yere gelinceye kadar bekleyip tam o anda fotoğraf çekmekte aslında içinde kurgu barındıran bir durumdur. Çünkü hilalle cami arasında, İslam, Müslüman ve hilal kavramları arasında bağ kurmak düşüncesi aslında bir kurgunun parçası haline gelmekte.
Bu ay kurgu konusunu işlemek nereden mi geldi aklımıza. Geçtiğimiz aylarda gönderilen iki fotoğraf, kurgu konusunun artık ele alınması gerektiğini hatırlattı bize. Bunlardan birincisi Zehra Akman’ın, siyah-beyaz tadında, bir köy evinin içini gösteren fotoğrafı oldu. Fotoğraf temel nitelikleri bakımından yeterli durumda. Pencereden giren doğal ışığın kullanılması yerinde bir uygulama olmuş. Bu sayede nesnelerin boyutlarını göstererek biçim ve şekillerini çok iyi ortaya çıkarmış. Zehra hanım fotoğraf üzerinde bir kurgu yaptı mı bilmiyorum. Ancak kurgu yapmaya o kadar müsait bir kare çekmiş ki, üzerinde kırk türlü mizansen kurmanız mümkün. Bu haliyle bile bütün çıplaklığıyla köy hayatı hakkında bir çok ipucu veriyor. Evin nasıl ısındığı, yemeğin nerede nasıl bir tencerede pişirildiği, suyun nasıl ısıtıldığı, evin yapısı, duvarları, penceresi gibi konuların hepsi aydınlatılmış durumda. Bunun yanında küçük bir iki düzenleme yapılabilirmiş. Mesela ibrik soba borusundan kurtarılıp biraz daha tencereye yaklaştırılsa şekli çok daha iyi görünebilirmiş. Ayrıca sol altta duran karton parçası kare içinde oldukça büyük yer kaplıyor. Ayrıca pencerenin yapısının tam olarak görünmesine engellemiş. Belki onu yere indirip daha az görünmesini sağlayabilirdik.
Kurgu için örnek olabilecek ikinci fotoğrafı ise Taha Yasin Demirci göndermiş. Fotoğraf bir çok bakımdan özenle düzenlenmiş ve güzel çekilmiş. Çocukların kare içine yerleştirilmeleri, netliği, ışık ayarı ve kadrajı yerli yerinde. Arkada yer alan ağacın tepe kısmı da kesilmese olurmuş. Doğal bir ortamda güller arasında çekilmiş, önde kız çocuğu ve arkada asker selamı verilen erkek çocuk. Bu da kurgu yapmaya çok müsait anlamlı bir fotoğraf. Üzerine çok farklı yorumlar yapılabilir. Mesela erkek çocuk ben askere gidecek birisiyim diye kendinden gayet emin bir şekilde selam veriyorken, kız çocuğu biraz mahcup ve biraz hüzünlü bir görüntüde.
Eda Tekin’in gün batımını gökyüzündeki uçakla birlikte gösteren fotoğrafı da kısmen kurgu unsurları barındıran bir kare olmuş. Şöyle ki kontrolü bizim elimizde olmayan hareketli iki nesne farklı bir anlatım için kurgulanarak bir araya getirilmiş. Fotoğrafın renkleri, evlerin ters ışıkta görüntüleri ve hatları belli bir atmosfer oluşturmuş. İlk bakışta evlerin siyahta kalan kısımları fazlalık gibi görünse de aslında fotoğrafı ortaya çıkaran bu lekeler olmuş. Bunun yanında kare yatay değil de dikey çekilebilirmiş. O zaman sanki görselliği ve estetiği biraz daha artabilirmiş gibi bir hava var.
Çay ve çekirdek birçoğumuzun vazgeçilmezi. Merve Demirdöğen aylar önce göndermişti bu fotoğrafı bize. Bu fotoğrafta kurgu kategorisine giren bir kare. Bir duyguyu, düşünceyi, geleneği veya alışkanlığı anlatmak için çekirdek ve çay birlikte çekilmiş. Kare fikir olarak iyi düşünülmüş. En öndeki bardaktan başlayan netlik arkaya doğru flulaştırılarak belli bir derinlik sağlanmış. Doğal ışık kullanılması özellikle çayın renginin doğal görünmesini sağlamış ve çay içinde yer yer farklı tonlar oluşmasına neden olmuş. Bu artılara rağmen fotoğrafta genel olarak ciddi bir sıkışıklık hissi var sanki. Kadrajı biraz daha geniş tutarak bu hissi giderebilirdik. Belki arkadaki insanların görünmemesi için böyle bir kadraj tercih etmişizdir. Ancak arka plan oldukça flu olduğu için insanlar zaten tanınacak şekilde görünmezdi.
Gizem Koyuncu ‘umurumda mı dünya’ havasında bir kedi fotoğrafı göndermiş. Oldukça doğal ve sevimli bir fotoğraf olduğunu belirtmeliyim. Çünkü çok doğal ve o kadar insan hareketi içinde umursamaz bir tavırda uyuyan kedi hayata dair çok şey söylüyor aslında. Fotoğrafın hareket noktası ve konusu oldukça iyi. Ancak kadraj noktasında bir iki ayrıntı gözden kaçırılmış sanki. Birincisi kedinin ayağı kesilmese daha iyi olacakmış. İkincisi gölge ve güneş farkından dolayı arka tarafta bir miktar fazla ışıktan dolayı bir patlama olmuş ve doku kaybı yaşanmış. Merdivenlerin basamakları o bölümde silinmiş mesela. Kadrajı biraz daha sağa kaydırarak veya kareyi dik çekerek bunun önüne geçebilirmişiz. Bu sayede hem aşırı pozlanmış beyazlıktan kurtulur hem de insanların baş kısmını kesmemiş olurduk. Ayrıca kedinin ayaklarının tamamı da kareye girmiş olurdu.