2011 yılı Arap dünyası için bir milat olmakla kalmayacak dünyadaki güç dengelerini yerinden etkileyecek. Müslümanlar için ve Araplar için ve Türkiye için daha güçlü olmanın tam zamanı.
İlk kıvılcımın Tunus’la başladığı halk ayaklanmaları giderek tüm Arap dünyasına yayılacağa benziyor. Yıllardır diktatörleşmiş liderlerin esareti altındaki Arap dünyası demokrasiyi dışarıdan her hangi bir askeri müdahale olmaksızın kendi elleriyle gerçekleştirmeye çalışıyorlar. İnternetin getirdiği iletişim imkanları bu ülkelerdeki insanların dış dünyadaki diğer ülke halklarına özenmesiyle birlikte başkaldırı hareketlerine hız verdi. Geçmişte etkin olan çeşitli gençlik ve demokrasi hareketleri yeniden dirilmeye başladı. Başta İhvanül Müslimin olmak üzere bu tür gruplar, ayaklanmaların dış mihraklar tarafından desteklenmesi için, ayaklanmaları dini ya da yerel nedenlerden çıkarıp daha evrensel olan özgürlük kavramını ön plana sürüyorlar.
Rahed Salim ve arkadaşları da İhvanül Müslimin hareketinin genç üyeleri arasında, 15 Ocak’ta Tahrir meydanındaki büyük eyleme internetten binlerce kişiyi birlikte davet etmişler. “O gün Mısır için kutsal bir gündü” diyen Rahed Hüsnü Mübarek’in neden istenmeyen adam hâline geldiğini şu cümlelerle özetliyor. “Her şeyden önce Mısır halkının, Arapların ve Müslümanların menfaatine çalışmadığını artık herkes biliyor, bunlar bilinmesine rağmen kimse bu konuda eline belge geçiremiyordu, fakat son dönemdeki internet ortamında dağıtılan gizli belgeler tüm gerçekleri ortaya çıkardı ve Hüsnü Mübarek’in kimin kuklası hâline geldiği gözler önüne serildi. Mısır halkı tüm zorluklara göğüs gerebilir, açlığa, yoksulluğa, savaşa, ölümlere göğüs gerebilir ancak ihanet tahammül edilmesi mümkün olmayan bir şey”...
Hüsnü Mübarek’in devrilmesi Rahed ve diğer Mısır halkı için yeterli gözükmüyor. Onların en büyük kaygısı gelecekte ne olacağı ve bu eylemlerin kendilerini özgürleştirip özgürleştirmeyeceği mevzusu. Dış dünyanın kendilerini hâlâ piramitlerde yaşayan deve çobanlığı yapan bir halk olmaktan farklı görmesini ümit eden Rahed ve arkadaşları demokrasinin olmazsa olmaz olduğunu düşünüyorlar. Bu anlamda Türkiye’yi kendi ülkelerine rol model olarak gördüklerini ve özellikle Arap dünyasının İsrail ve Amerika’nın baskılarından ancak bu şekilde kurtulabileceğini belirtiyorlar.
Yemen’in Sanaa kentindeki İbrahim de dünyaya yardım çağrısında bulunuyor. Yemenliler de kendi aralarında örgütleniyorlarmış. Yemen’de iktidardan yana olanların sayısı da bir hayli fazla bu nedenle çatışmaların daha şiddetli ve kanlı geçmesinden korkuluyor ve sokaklara dökülürken herkes daha dikkatli olmaya çalışıyor. Yemenli İbrahim’in ilginç bir önerisi var. “Yasemin devrimleri neden sadece Arap dünyasını vursun, bu ayaklanmaların başta İsrail gibi zorba ülkeleri de vurması gerekir,Yahudiler şu anki hayatlarından ne kadar memnunlar ki böylesine bir fırsatı kaçırmak istesinler? Eminim onlar bu anlamda Arapları kıskanıyorlardır.”
Cezayir ve Ürdün’den de sesler yükseliyor. Ürdünlü Müslümanlar “Mısır’dan sonra Ürdün’de de yönetim değişikliği olursa bu İsrail’in tir tir titremeye başlaması anlamına gelir çünkü Filistin’e müdahale yapması artık zorlaşır ve karşısında daha güçlü bir Arap dünyası bulur. Amerika’nın bu duruma nasıl tepki vereceği meçhul ancak başlayan bir sürece kısa vadede sert müdahalede bulunması onun da tüm itibarını zedeleyebilir. 2011 yılı Arap dünyası için bir milat olmakla kalmayacak dünyadaki güç dengelerini yerinden etkileyecek Müslümanlar için ve Araplar için ve Türkiye için daha güçlü olmanın tam zamanı” diyorlar. İnşallah Ürdünlü kardeşlerimizin ümitleri gerçekleşir.