AB geçenlerde kuruluşunu ilan eden Roma Anlaşması’nın 50. yılını kutladı. Bu yıldönümüne o günlerde Novatris-Harris adlı şirketin 2057’de AB ne olacak sorusu ekseninde yaptığı anket damgasını vurdu. Ankete göre Avrupalılar `Birliğin 50 yıl sonra da değişmeyeceğine” ve “EURO’nun standart para birim olarak kalacağına” inanıyor. Avrupalılara göre 2057’de de hâkim din Hıristiyanlık olacak. Yüzde 22`isine göre ise İslam Avrupa`yı ele geçirecek. Ankete katılanlar, Rusya’nın ve Türkiye’nin 2057’de üye olabileceğine de inanıyorlar.
2057 anketinin sonuçları, Avrupalıların bugün AB politikalarını büyük oranda etkileyen günübirlik korkuların ve kaygıların ötesinde bir vizyona sahip olduklarını gösteriyor. Ünlü sosyolog ve tarihçi Immanuel Wallerstein’a göre bunu sebebi politika ile “jeo-politika” arasındaki farkta saklı. Politika, siyaset areasındaki farklı aktörlerin kısa dönemli kaygıları ile şekillenmiş bir atmosfer anlamına gelirken, “jeo-politika” orta ve uzun vadeli talepleri ve eğilimlerle şekilleniyor. Demek ki Avrupalılar, 1957 Roma Anlaşması’nı yapan ileri görüşlü devlet adamları gibi orta ve uzun vadeli düşüncelerinde, günlük siyasi çekişmelerin ötesinde bir bakışa sahip olabiliyorlar.
Peki Wallerstein’a göre 2057’de Avrupa nasıl olacak? Ünlü sosyolog bu sorunun cevabının AB’nin aşağıdaki üç sorunla yüzleşmesinde saklı olduğunu düşünüyor:
1. AB, çok kutuplu bir dünyada ABD ile değil ve fakat Doğu Asya ile rekabet edebilecek bir seviyeye gelebilecek mi?
2. AB, Hıristiyan bir kıtadan, çok dinli bir kıtaya dönüşebilecek mi?
3. AB, kendi iç çekişmelerine aşıp göreceli de olsa bir istikrara kavuşabilecek mi? Sahi 2057’de AB ne olacak? Bunu düşünmek bizim için lüks. Şu an yaptığımız aktarmak ve korkutmak. Korkuların içerisinde saklı fırsatları görebilmemiz için daha çok ekmek yememiz gerekiyor. Geçmişe bakıp neye sahip olduğumuzun muhafazası içerisinde olmaya çalıştıkça bu tür gelecek tahminleri bizi çok alakadar etmeyecek. Çünkü politika ile meşgulüz ve jeo-politika umurumuzda değil.