Bizden kopup giden sadece uzay araçları değil. Dostluğumuzu, arkadaşlığımızı, dertlerimizi, fikirlerimizi yüklediğimiz insanlar da zaman zaman kopup gidiyorlar.
5 Eylül 1977 tarihinde Nasa tarafından uzaya bir araç fırlatıldı. Adı Voyager 1. Görevi Jüpiter ve Satürn’ü araştırmak. Hemen bir ay kadar öncesinde, Ağustos 1977’de, Voyager 2 gönderilmişti uzaya. Voyager 2’nin resmi görevi ise Neptün’ü araştırmak ve gezegen hakkında bilgileri dünyaya iletmek. 1989 yılına gelindiğinde iki araç da ilk görevlerini tamamlamış görevlendirildikleri gezegenler hakkında o zamana kadarki ilk bilgileri insanlığa iletmişlerdi. İlk görevlerini tamamlayan Voyagerlara ikinci görev emri iletildi: Güneş sisteminin dışına doğru bilinmeyen bir yolculuk!
Henüz fırlatılmadan önce Voyager 2’ye insanlığımızı kattık. Bizden bir parça alıp kendiyle birlikte uzaya götürdü. Belki başka hayat formlarıyla karşılaşırsa diye, belki de binlerce yıl sonraki insanlığa birkaç parça hediye bırakmak için dünyanın yerini belirten bir harita, insan ve hayvan resimleri, doğadan kuş ve deniz sesleri kayıtları gibi birçok veriyi Voyager 2’ye yükledik. Bir iyi niyet göstergesi olarak altından imal edilmiş dayanıklı bir plağa 55 ayrı dilde “merhaba” mesajları kaydettik. Bu mesajların ses kayıtları Nasa’nın sitesinden hâlâ dinlenilebilse de Türkçesi 1977 koşulları itibariyle tam olarak şöyle: “Sayın Türkçe bilen arkadaşlarımız, sabah-ı şerifleriniz hayrolsun”. Muhtemelen ana dili Türkçe olmayan birinin sesinden yapılan bu kayıt diğer yüzlerce bilgi gibi 35 yıldır uzayın içlerine doğru yolculuk yapıyor.
Kendi halinde seyr eden bu araçlar neredeyse bizler için unutulmuşlardı, ancak 2010 yılının Nisan ayında bir şey oldu. Kanbera (Avustralya) Uzay Haberleşme Kompleksi’ne, oradan fiber optik kablolarla Sidney Yer İstasyonu’na ve birkaç bağlantı daha sonrasında Maryland Uzay Uçuş Merkezi’ne ve son olarak Kaliforniya’daki Yayın Kontrol Merkezi’ne ulaşmakta olan Voyager 2’nin verilerinde bir problem vardı. Voyager 2 Dünya’ya anlaşılmayan garip sinyaller göndermeye başlamıştı. O vakit spekülatif haber yapmayı seven gazeteler şöyle başlıklar atmışlardı: “Voyager 2’yi uzaylılar ele geçirdi ve bize mesaj iletmeye çalışıyor”; “Voyager anlamadığımız şeyler söylemeye başladı”.. falan. Hatta o sıralar medyatik olmayı önemseyen birkaç bilim adamına göre 1977’de yapılan hiç iyi bir şey değildi, başımız belada olabilirdi, neden uzaylılara yaşadığımız gezegenin adresini göndermiştik ki.. falan. Oysa mesele küçük bir arızadan ibaretti ve kısa zamanda bu problem giderildi.
Günümüzde hâlâ yollarına devam ediyorlar. Senegal vurmalı çalgılarından Endonezya’nın Java Sarayı Gamelan müziğine, Japonya’nın Şakukaçi’sinden Hindistan’ın Raga’sına, Peru düğün şarkısından Beethoven ve Mozart’a kadar birçok şarkıyı yüklerinde taşıyan Voyagerlar artık Güneş Sistemi’nden çıkmak üzereler. Voyager 1 şu an Dünya’dan 18 milyar kilometre uzaklıkta. Belki on yıl kadar sonra artık onlara ulaşamayacağız, yedeklerindeki insanlığa dair bilgilerle, şarkılarımızla, gülüşlerimizle, bakışlarımızla bilinmezliğin derinliklerinde kaybolacaklar.
Bizden kopup giden sadece uzay araçları değil. Dostluğumuzu, arkadaşlığımızı, dertlerimizi, fikirlerimizi yüklediğimiz insanlar da zaman zaman kopup gidiyorlar. Güzellikleri, zorlukları, dertleri, sıkıntıları paylaştığımız insanlar; aynı yemeğe kaşık salladığımız, akşamlarda çay içtiğimiz insanlar bir gün tüm bunlarla birlikte, tüm yaşanmışlıklarla birlikte hayatımızdan çıkıp gidiyorlar. Bizim sokağımızın, evimizin, mahallemizin bilgileriyle dolular, ilk güneşi burada gördüler, belki de ilk dostlukları. İlk kitapları burada okudular, şarkılarımıza komşu oldular. Kopup gidenler belki arkadaşımız, belki eşimiz, belki de dostumuz. Belki kısa süreliğine bir arızadır bu? Belki de onları koparan modern hayatın cazibeli kollarıdır, mesela kariyer planı?
Artık onlar başka sözler söylüyorlar, artık onlar başka şeylerin heyecanını duyuyorlar. Artık onlar hesaplı-kitaplı bir hayatın içinde, artık onların tüm söyleyecekleri sözleri planlı. Biz burada, Dünya’da, onları bekleyip her şeyin kısa süreli bir arıza olabileceğine dair ümidimizi devam ettirelim. Les Voyageurs dinleyelim Sam Karpienia’dan. Voyager 2’ye en çok yakışacak şarkıydı elbette, ama 1977’de henüz söylenmemişti.