Prof. Dr. Erol Göka Kimdir?
Çok sayıda psikiyatri uzmanı ve doçenti yetiştirmiş; onlarca aile hekimi ve nöroloji uzmanının yetişmesine katkıda bulunmuş olan Erol Göka, ülkemizde psikiyatrik hizmetlerin çağdaş biçimlerde örgütlenebilmesi çalışmalarına etkin olarak katılmaktadır. Psikiyatrinin birçok alanında yapılan bilimsel çalışmalarda yer almasına rağmen ilgisi, daha çok psikiyatrinin sosyal bilimlerle ve felsefe ile kesişim noktalarında yoğunlaşmıştır.
“Prozac Toplumu” denilen hiçbir ızdırabın, acının, sıkıntının olmayacağı, ütopik bir toplum tasarımı yapılıyor. Bu mümkün müdür? Daha doğrusu böyle bir durum, biz insanların yüce hedeflerinden biri mi olmalıdır?"
Maalesef modernler böyle bir yanılgı içinde. “Ağrısız acısız sünnet” gibi bir hayat tasavvur ediyorlar. Modernler, geleneksel toplumun hikmetinden mahrumlar, hayat bilgisinden sınıfta kalıyorlar. Kemal Sayar ve benim gibi insanlar, modern takıntıları olan meslektaşlarımıza varoluşun nasıl bir şey olduğunu, varoluşsal sorunların hastalık demek olmadığını anlatmaya çabalıyoruz.
Gençlerdeki kronik mutsuzluk hâlinin, ruhsal karmaşaların ve psikolojik sıkıntıların çoğalmasında; Freud’un vurgu yaptığı cinsellik dürtüsünün rolü büyük müdür? Bir modern zaman vakası olan, “ertelenmiş cinsellik” ne gibi problemler doğuruyor?
İnsan, içinden gelen dürtüleri, öfkeyi, cinsel arzuyu erteleyebildiği ölçüde insandır. Önemli olan ertelemek değil, ideallerin olmaması, içimizdeki yaşam enerjisinin bir hedefe yöneltilememesi…
Özellikle vahyi referans alan gençler âşık olma, sevme-sevilme ama flört etmeme arasında sıkışıp kalmış durumda... Gemsiz yaşayan bir kısım gençlik, özgür bir flört dönemi geçiriyor ve cinsel deneyim yaşıyorken, dindar gençler bunu yapmak istemiyor. Fakat sosyolojik çitler (diploma, ev, meslek gibi) nedeniyle meşru birliktelik yani evlenmek de pek mümkün olmuyor. Bu cenderede ne yapılabilir?
Bence dindar gençlerin en büyük problemi bu. Her fırsatta insanlara bunu anlatmaya çalışıyorum. İnsanlığın her döneminde gençler vardı ama “gençlik” tamamen modernliğe özgü. Geleneksel toplumlarda gençlik dönemi yoktu. İnsan akıl baliğ olduğunda toplumun bir üyesi de oluyor, evlenip bir iş kurabiliyordu. Şimdi akıl baliğ olduktan sonra yaşamının en az 10 yılı işsiz ve eşsiz, muhtemelen tahsil hayatını sürdürmek zorunda kalan bir zümre var. Bu genç insanlar için birçok proje geliştirmek, hiçbir şey yapamıyorsak bu insanları anlamak zorundayız. Gençlere ise diyecek bir şeyim yok. Onlara yaşattığımız güçlükler nedeniyle özür diliyorum yetişkinler adına ve sabır diyorum, biraz daha sabır…