“Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olabilecekler (olanlar) vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, hoş görüp vazgeçer ve bağışlarsanız şüphe yok ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Teğabün, 14)
Bu ayette net bir şekilde “eşin ve çocuğun sana düşman bile olabilir” deniyor bizlere. Yani bu potansiyel de var “eş ve evlat” isimli iki sevgilide. Düşünebiliyor musunuz? İnsanın eşi ve evladı insana düşman olabiliyor…
Diyanet’in tefsirinde çok güzel ifadeler var bu ayetle ilgili: “Ayetteki anlatım ve uyarıya göre en güçlü sevgi bağlarıyla birbirine bağlı olan insanlar bile -bunlar öncelikle eşler, ebeveyn ve çocuklar da olsa her zaman amaç birliği içinde olmayabilirler ve mümin bir kişi bu yakınlarından dahi -kasdî olsun olmasın- âhiret mutluluğunu zedeleyecek zararlar görebilir.”
Evet, düşmanlık kavramını açan çok güzel iki ifade var tefsirde: Amaç birliği içinde olmamak ve ahiret mutluğunun zedelenmesi. Yani eşlerimiz ya da çocuklarımız her zaman bizimle aynı fikir ve duyguda olmayabilirler. Aksine, bizi mutsuz edip ahiret kazancımızı azaltmaya sebep olabilirler. İşte ayet “sakının onlardan” diyerek, bir nevi “siz de kötülüğe kötülük yaparak iyice çukurun içine düşmeyin, siz bu gibi durumlarda kazançlı çıkmaya çalışın ve gardınızı alın onlara karşı” uyarısında bulunuyor bizlere. Bunun da yolunu net bir biçimde çiziyor: Affetmek, hoş görmek, kusurlarına bakmamak…
Son olarak, Elmalı’lı Hamdi Yazır’ın bu ayetin tefsiriyle ilgili özellikle erkeklere söylediği şu önemli sözlerle bitirmek istiyorum yazımı:
“Ey iman eden ve aile üzerinde yönetici olması gereken erkekler. Sizlerin erkekliğiniz, aklınız, imanınız ve iyilik fikriniz, size bağlı olan ailenize düşmanlık yapmaya müsaade etmemeyi icab ettirirse de, zevceleriniz ve çocuklarınız içinden akıl veya dinde noksanlıkları sebebiyle sizlere düşman olan, başınıza problem çıkarmak isteyen bazılarının da bulunabileceği muhakkaktır. O halde düşmanlardan sakınınız. Onlara dikkat edip mahzurlarından korununuz, şerlerinden, keder ve sıkıntılarından emin olup kendinizi onlara kaptırmayınız. Bundan dolayı eş seçerken dış güzelliğine, malına, şusuna busuna kapılıvermeyip her şeyden önce dinini, edebini, iffetini ve ahlâkını aramak gerekir. Nitekim bir hadiste “Çöplükte biten yeşillikten sakınınız!” buyurulmuştur. Sonra da aile hukukuna riayet ve onların dinî terbiyelerine dikkat etmeli, ayrıca onların yüzünden gelmesi beklenilen dünyevî ve uhrevî zararlardan sakınmalı, gelişi güzel bırakıvermeyip uyanık durumda bulunmalı, sevgi ve alaka sevdasıyla şımartmamalıdır. Bununla beraber sakınacağız diye tazyik edip de sıkmamalı, her kusurlarına aldırmamalıdır. Ve eğer affederseniz yani affetmek hakkınız olup tarafınızdan affı mümkün olan suçlarını bağışlarsanız -ki bunlar, size karşı yapılan ve başkalarını ilgilendirmeyen dünya işleriyle alakalı yahut da dinî konularda olup da tevbe ettikleri suçlardır- affeder yüzlerine vurmaz, başlarına kakmaz ve ayıplarını, eksikliklerini örter, müsamaha gösterirseniz, şüphesiz Allah da gafurdur rahîmdir. O da sizin günahlarınızı rahmetiyle bağışlar.”