
Leylihan İnel
İnsan ömründeki dönüşümü mevsimlere çok benzetirim. Aynı zamanda sabah, öğle, ikindi ve akşam vakitlerinin de ayrı ayrı insandan bir izdüşümü olduğunu…
Mevsimler gibi insanların da bir iklimi var. Yeri geliyor, baharın içimize doldurduğu hoş esintiler gibi ömrümüzün bazı dönemleri ferah, içimizde çiçekler açtıran, hoş rayihalar yayan güzel bir bahçedeymişsin gibi bir hisle geçiyor.
İklim kımıl kımıl hayatımızda deveran ederken birden yaz mevsimine geçiyor ve yaz güneşinin bizi yaktığı gibi yakıyor. Allah’ın verdiği güzel nimetleri nasıl karşılayacağımızı bu mevsime benzetirim daima. Çünkü şükretmekle nankörlük arasında gidip gelen ince bir çizgidir.
Ve kendini hiç hissettirmeden akıp giden sessiz zamanla beraber bir bakıyoruz sonbahar geliyor; yaprakları sarartıp döktüğü gibi, bizim de içimizde birtakım şeyleri soldurup döküyor içinden geçtiğimiz bazı zamanlar. Döküyor ki; yeni mevsime, yeni doğuşlara hazırlık aktarımı yapıyor…
Ve bazen kış geliyor, olanca soğuğuyla hissettiriyor kendini. Tıpkı hayatımızın belli dönemlerinde olduğu gibi. Yazın hayalini kurarak içimizi ısıtır, kışın o kasvetli havasına bu şekilde tutunur birçoğumuz.
Bütün mevsimin içinden geçip uyum sağlamaya çalışırken, kimi zaman yorgun, yetersiz, karamsar hissederiz. Çabalarımız hep nafile gibi gelir. Mevsimin bizi dönüştürmek için bir taraflara savurduğunu hissetmeden…
Şermin Yaşar’ın Ev Yapımı - Sihirli Değnek: Denenmiş Mutluluk Tarifleri kitabında şöyle bir alıntı geçer:
“Sincap meşe palamutlarını toplamak için uğraşır, sonra onları toprağın altına saklar ve nereye sakladığını unutur... Bu onun “zayıflığıdır.” Zaman geçer ve toprağın altındaki o meşe palamutları boy boy ağaçlara dönüşür... Bu sincapların “vesilesidir.” Bilemeyiz ki, ne hayırlı, ne zarar... Zaman gösterecek.
Gün geliyor gösterdiğimiz çabalar boy boy ağaçlara dönüşüyor... Fark etmeden emeklerimizle ördüğümüz tuğlalar güzel binalara dönüşüyor...