Her yaşımızdan ilk defa geçiyoruz. Bu senenin gelecek bir gününde ilk defa 25 olacağım. Bir daha hiç dönemeyeceğim bu günüme. Gelecek günlere taşıdığım tek şeyse geçtiğim anlardan zihnimde ve gönlümde biriktirdiklerim olacak. Bu birikimler beni ben yapacak. Hepsi toplanıp adına tecrübe denen eğitim ve öğrenim birimini meydana getirecek.
Herkesin öğrencisi olduğu bu eğitim ve öğrenim birimini adımlarken herkes aynı oranda başarılı olmuyor. Doğruya ulaşma, yönelme hali de aynı oranda, aynı hızda olmuyor. Birçok defa hata yapanlarla bir kereyle bu işten sıyrılanların zihin dünyası da aynı olmuyor tabii. Ama neticede herkesin üzerinde uzlaştığı bir şey, hatasız adımların asla var olmadığı.
Hangi halle devam edince en az hasarla çıkılabilir bilmiyorum. Tek bir hatadan sonra akıllanıp tekrarlamayanlar mı, yoksa iki, üç ya da daha fazlasını yaşayanlar mı dibine kadar öğrenir? Ya da belki şöyle söylemek lazım, en az hasarla sıyrılmak mı iyidir yoksa defalarca yapılandan derin bir izle ayrılıp öğrenmek mi? Bunu da bilmiyorum.
Bildiğim, emin olduğum bir şey var, her insan biraz ya da çok fazla duygularıyla hareket eder. Birçok kişi duygularının kendisini yönlendirmesine izin verir. Bazıları dengeyi savunur, duyguların ve mantığın dengesinden yanadır. Bazıları da mantığın ön planda olmasından yanadır. Bana tecrübe denen eğitim ve öğrenim birimim şundan da emin olmamı söyledi, duyguların ağır bastığı adımların sonu hatayla sonuçlanır. Bu bilgiden eminlik derecesinde haberdar olduğum halde birçok zaman aynı hataya düşüyorum. İşinize yarar mı bilmiyorum ama benimle aynı durumda olanlar ve kendim için bir çözüm yolu buldum.
Mantı yapmayı bilenleriniz vardır. Hamuru yoğurup açtıktan sonra küçük parçalara bölersiniz, sonra da sabırla her birini tek tek bükmeniz gerekir. Hepsi tamamlandıktan sonra yiyebilecek hale gelmesi için kaynamış bir suya atılır mantılar. Kaynamış suyun içinde olgunlaşıp piştikten sonra bilmediğim bir işlemden daha geçiyormuş. Tencereyi ateşten alıp üzerine soğuk su eklenmesi gerekiyormuş. Bunun sebebi mantıların diri kalmasını sağlamakmış.
İşin uzmanı bir şey daha ekledi bu bilgiye: son aşamada eklenen suya “cansuyu” ismi verilirmiş. “Kaynamış suda kendini salan, bir nevi hantallaşan mantılar kendine gelsin, onları diriltsin diye eklenir, adına cansuyu denen su.” Hayatın akışında, duygulara bağlı olarak, mantının kendini suda saldığı, toparlanamadığı gibi zamanlardan geçen çoktur sanıyorum. “Nasıl çıkacağım bu halden.” diyenlerin sayısı da az değildir.
Mantıdan bize reçete geldi. Onu dirilten suya ihtiyacımız var arkadaşlar. Görünen o ki, mantıyı dirilten bizi de diriltecek. Mantıya cansuyu olan su bizde yerini başka şeylere bırakacak. Belki sayfalarında kaybolduğunuz bir kitap sizi sarsacak ve kendinize getirecek, belki kendisinde nefeslendiğiniz bir müzik aletiniz sizi size döndürecek. Belki kağıdınızda sıralanan sözcükler sizi diriltecek ya da belki yine bir sayfaya karaladığınız çiziminiz size sizi gösterecek. Hangisinde siz varsınız, hangisinde bulursunuz kendinizi bilmiyorum. Cevabı yalnızca sizde saklı.
Hiçbir duygunun sizi kendi dehlizinde sürüklemediği, öyle olacak gibi olduğunuz anlarda, sizi o dehlizden kurtaracak cansuyunda kendinizi bulduğunuz, kendinize döndüğünüz, kendinizde olduğunuz günler dilerim.