Prof. Dr. Ömer Çelik
Allah Teala’dan istenecek en güzel şey, hidayettir; bize doğru yolu göstermesidir. Bu sebeple Fatiha okurken hep şöyle dua ediyoruz: “Bizi dosdoğru yola eriştir; kendilerine nimet verdiklerinin yoluna; gazaba uğrayanların ve azıp sapanların yoluna değil.” (Fatiha 1/6-7)
Kur’an-ı Kerim, Allah’ın kula olan hidayetinin beş safhada gerçekleştiğini haber vermektedir:
Birincisi, Allah’ın sorumlu varlıklara kabiliyetleri nispetinde akıl, anlayış ve gerekli bilgileri vermesidir. Diğer yaratıkların da varlıklarını sürdürebilmeleri için gerekli yaşama şartlarını var etmesidir.
“Rabbimiz, her şeye yaratılışındaki temel özellikleri veren, sonra onu yaratılış gayesine uygun biçimde yola koyan Allah’tır.” (Taha 20/50) ayeti bu manayı ifade eder.
İkincisi, peygamberlerin diliyle insanları davet ettiği hidayettir. “Biz o peygamberleri, emrimizle insanlara doğru yolu gösteren önderler yaptık.” (Enbiya 21/73) ayeti bunu anlatır.
Üçüncüsü, peygamberin davetini kabul edenlere Rabbimizin ikram ettiği başarı hidayetidir. “Doğru yola uyanlara gelince, Allah onların iman ve hidayetlerini artırır.” (Muhammed 47/17) ayeti bu anlamdadır.
Dördüncüsü Allah’ın müminleri ahirette cennetin yoluna iletmesidir. “Bizi bu cennete eriştiren Allah’a hamdolsun! Eğer Allah bize doğru yolu göstermeseydi biz kendiliğimizden doğru yolu bulamazdık.” (Araf 7/43) ayeti de bu manaya işaret etmektedir.
Beşincisi ise vahiy, ilham veya sadık rüyalar gibi yollarla kalplere sırları keşfetmek ve eşyanın hakikatini göstermektir ki bu özel bir hidayet çeşididir. Bilhassa peygamberler ve velilerde meydana gelir. Bu tarz hidayetin yolları, harikulade yollardır. Az da olsa her ferdin bundan bir nasibi vardır.
İşte “Ya Rabbi! Bize hidayet ver.” duamızla Rabbimizden bütün bu güzellikleri istemekteyiz. Bunlar içinde de özellikle “sırat-ı müstakim”e ulaştırmasını niyaz etmekteyiz. “Sırat-ı müstakim” kelime olarak “eğriliği ve sapması olmayan dosdoğru yol” demektir. Bundan maksat, yegâne hak din olan İslam dinidir. Burada asıl maksada ulaştıracak olan vesile, maksat yerine konmuştur. Çünkü asıl maksat Hak Teala’nın rızasıdır. Din ise o maksada götüren vesiledir, yoldur. Bu sebeple ona sırat-ı müstakim denilmiştir.