
Ender Ekim
Hayat durmadan yürünülen bir yol. Bu yola ilk adımımızı attığımız andan itibaren aslına bakılırsa ne yolun uzunluğu, ne de yol boyunca karşılaşılacaklarımız hakkında en ufak bir fikrimiz yoktur. İnsan, yolun başında yola yabancıdır. Peki ya yolun sonunda… Bir nebze tecrübe kazanmış olsa da bildikleri ve gördükleri, bilmedikleri ve görmediklerinden asla fazla değildir. Bu sebeple her bilenden öte bir bilen, her görenden öte bir gören vardır.
İlk insandan itibaren, her çağda her insanın yürüdüğü yolu kolaylaştıracak temel kılavuzlarından birisi de aldığı ve uyguladığı nasihatlerdir. Nasihat; bir kimseye doğru yolu göstermek, yapması ve yapmaması gereken şeyler üzerine dikkat çekmek için söylenilen sözdür. Behemehal vahiy en doğru ve güvenilir nasihattir. Peygamber hitapları başta olmak üzere doğru yolu gösteren her söz de insanlığın yol rehberidir.
Bir insanın tüm kitapları okuması, tüm insanları tanıması, yaşanması ihtimal tüm olasılıkları tecrübe etmesi imkan dahilinde değildir. Gençlik yıllarında, verilen nasihatlerden son sürat kaçmanın yollarını arasa da insan, yaşayıp aktarılan kıymetli tecrübe, içselleştirilmiş faideli bilgi bulunan değerli bir maden nispetindedir. “Ben senin yaşında olsaydım…” ile başlayan cümlelere ne derin iç sızıları, pişmanlıklar, uykusuz geceler, yaşanan zorluklar sığmaktadır. Hatibi bir de bu açıdan dinlemek gerek.
Uzun bir aradan sonra Hasan El Benna’nın gençlere nasihatlerini tekrar okumak nasip oldu. Sözü zayi etmeden derdini çok veciz bir şekilde aktaran Hasan El Benna’nın bu nasihatleri üzerinde durup, uzun uzun düşünmek gerekiyor.
Bu vesile ile birkaç nasihatini alıntılamış olalım. Örneğin; “Şartlar ne olursa olsun, ezanı duyduğunuz zaman namaza kalkın”. Bilhassa şartlar ne olursa olsun vurgusu ehemmiyetli. “Azıcık zamanınızı bile yararsız işlere ayırmayın”, “Dilinizi düzgün kullanmaya çalışın”, “Hiçbir konuda aşırı tartışmayın”, “Her hususta temizliğe önem verin”, “Okuma, yazmanızı sağlamlaştırın”, “Durmadan tevbe ve istiğfar edin”, “Nefsinizle şiddetli bir şekilde mücadele edin”… Bu minvalde devam eden nasihatlerinin tamamını okumanızı tavsiye ederim.
Hasan El Benna’nın nasihatleri içerisinde öyle bir madde bulunmaktadır ki ilk bakışta insanı şaşırtmakta, itiraz isteği doğurmaktadır. Hasan El Benna çay, kahve, sigaradan uzak durulması gerektiğini söylemektedir. Sigarayı anladık ta çay ve kahve ne mana? Aslına bakılırsa çay ve kahve özelinde bahsedilen tiryakiliktir. Tiryakisi olduğu şeyin kölesi olur insan. Kahve içmeden tek bir gün geçirmemeye kendini şartlamış bir tiryaki için kahve bulamadığı zamanlar baş ağrısı, stres ve algı bozukluğu demektir. Halbuki mevzubahis bir fincan kahveydi. Bir madde ya da bir insanın tiryakisi olmak, yolu doğru yürümenin önündeki büyük engellerden biridir.
Bir bardak çay için sinir krizleri geçiren, bir dal sigara için düşmanına boyun büküp izzetini kaybeden hüzünlü tiryaki hikayeleriyle doludur yerküre. Eşrefi mahlukat olan insan, bilhassa kendini eşrefi mahlukat olarak yaratana kulluk bilincinde olan Müslüman için tiryakilik madde aleminde değil mana aleminde mevcut olabilir. Müslüman namazın tiryakisidir, orucun, yardımseverliğin, insanlığın…
Kahve bahane, biz muhabbetin tiryakisiyiz. Kırk yıllık hatırı kahveye değil, muhabbete sebep kılanlara selam olsun…