Amine annemiz, Ebva’da rahatsızlanıp yatağa düştüğünde Efendimiz yanına varır ve sorar; “Anne, senin de sonun babam gibi mi olacak? Onun gittiği yere mi gideceksin?” Henüz altı yaşında bir çocuktur Efendimiz. Hiç görmediği babasının hüznü üzerine annesini kaybetme korkusu eklenmiştir. Amine annemiz tamda o anlarda, tüm insanlığı anne şefkati ile kucaklayan bir merhamet ile seslenir;
“Oğlum, Muhammed;
Her başlayan biter, her gelen gider, her yeni eskir, her taze bayatlar, her güzel çirkinleşir, her yaşayan ölür. Ezeli ve ebedi olan yalnızca Allah`tır. Oğlum, Muhammedim. Yolun bundan sonrasını bensiz gideceksin. Korkma! Allah seni zayi edecek değildir…”
31 aralık tarihinde ilk kez Çin’de ortaya çıkan koronavirüsünün dünya gündeminde tek başına iktidar olabilmesi için sadece iki aylık bir zaman diliminin geçmesi yeterli olacaktı. Mart ayından itibaren her haber bülteni virüsle ilgili gelişmeleri aktararak başlıyor, istisnasız her gazete manşetten malumat paylaşıyor, insanların ruh dünyasını kaplayan endişeli hava sokaklarda hissediliyordu.
Aylarca her akşam paylaşılacak istatistiklere kulak kabarttık. İki kişi arasında başlayan muhabbetin dayandığı tek ortak nokta koronavirüstü. Dünya görüşü ne olursa olsun, sadece ülkemizde değil tüm dünyada insanların en çoktan da öte tek konuştukları konu pandemiydi. Komplo teorileri kuruldu, dünyanın artık eskisi gibi olmayacağı söylendi, virüsün kaç ay hatta kaç yıl süreceği üzerine tahminler ortaya konuldu. Hiçbir olay, hiçbir gelişme, gündemi virüs kadar işgal edemedi.
Fakat Ebva’da, hasta yatağında Amine annemizin dilinden dökülen sözler, insanlığın unutmaması gereken hakikatlerdi. Behemehal her yeni eskir, her başlayan biter, her gelen gider, her taze bayatlardı. Sünnetullah böyleydi ve bunun en kuvvetli delili tarihin ta kendisiydi. Nice virüsler, pandemiler görmüştü dünya, nice savaşlar ölümler… Her biri başladığı gibi bitmiş ve geldiği gibi gitmişti.
10 temmuz tarihinden, yani Ayasofya’nın zincirlerinin kırılmasından itibaren olaya bir de bu açıdan bakmaya çalışıyorum. Televizyon kanalları günlerce Ayasofya Camii’nden canlı yayın yaptı. Gazeteler Ayasofya Camii’ni manşetlerine taşıdı. Daha sonraki günlerde yaşanan Lübnan’daki patlama, döviz ve altındaki yükseliş haberleri benim açımdan işin tuzu biberi oldu. İnsanların tek gündeminin artık korona olmadığını hissettikçe biiznillah pandemi için de sonun başlangıcının yaklaştığını hisseder oldum.
Tabii ki bu tedbirlerimizi gevşetebileceğimiz anlamına gelmemeli. Biz tedbirlerimizi almaya devam edelim. Kendimizi ve çevremizi riske atmayalım. Fakat şu hakikati de unutmayalım;
Her gelen gider, ezeli ve ebedi olan yalnızca Allahtır. O dilerse azlar çok olur, o dilerse varlar yok olur, o dilerse pandemi de son bulur.
Az biraz daha sabır ey insanoğlu. Az biraz daha sabır…