
İçimde sürekli yaptıklarımı beğenmeyen bir sesi taşıyorum. Bu bazen bir mükemmeliyetçilik ifadesi, bazen gerçekten de kapasitemin altında yapılmış bir işin vicdan azabı, bazen de açıkça kendime düşmanlık şeklinde olabiliyor. Kendimle aramı nasıl düzeltebilirim, işlerimi nasıl yoluna koyabilirim?
İçimizde türlü sesler vardır. Söyledikleri farklı olduğu gibi, söyleyeni de farklıdır. Bu nedenle öncelikle söyleyen kim ona bakmak gerekir. Konuşan duygularım mı, düşüncelerim mi, yoksa kaygılarım, kuruntularım mı ayırt etmek gerekiyor. Bunun için de tabi içimize sık dönmemiz ve seslerini yakından tanımamız gerekiyor.
İnsanın kendinden uzaklaşmasının sınırı yok. Öyle bir noktaya gelir ki başkalarının seslerini içselleştirir de kendi sesi zanneder bir süre sonra. Bu nedenle illa ki kendimizi bilmemiz, içimize dönmemiz, bize ait olanı bulmamız şart. Bize ait olanı bulduktan sonra da olduğu gibi kabul etmek zorunda değiliz. Duygunun sesini de, düşüncenin sesini de terbiye etmemiz gerekebilir. Bunun için de onların beslendiği malzemeyi değiştirmek çok önemlidir. Yani duygumuz düzelsin, düşüncemiz doğrulsun istiyorsak beynimize ve kalbimize ne koyacağımızı iyi değerlendirmek lazım. Önüne gelenin gireceği bir kahvehane ya da boş şeylerin atıldığı bir çöp tenekesi değil ne beynimiz, ne kalbimiz. İçimizdeki sesleri tanıyıp, ayırt ettikten; gerekli olana kulak verip gereksiz olanı susturduktan; seslerin sahiplerini terbiye ettikten; bunun için de beynimize ve kalbimize arıtılmış güzellikleri koyduktan sonra kendimizle aramız da düzelir, işlerimiz yoluna da girer.