Kasım 2016 Yazı Atölyesine Gelen En İyi Yazı
Yazı Hakkında Metin Karabaşoğlu`nun Yorumu: Hicrete dair, Mekke’den Medine’ye giden Muhacirîn’den olamasak da bizim için bir ‘manevî hicret’in her zaman sözkonusu olduğunu ihsas eden bir yazı kaleme almışsın. Resûlullah aleyhissalâtu vesselamın günahları terki de ‘hicret’le açıklayan hadisinden mülhem bir yazı hem de.
Şunu söyleyeyim: Yazın, dil ve anlatım açısından daha iyi olabilirdi. Yer yer, muhtemelen anlatımda heyecanı korumak adına, anlamayı zorlaştıracak şekilde devrik cümleler kullanmışsın; ki, gerekmedikçe devrik cümle kullanma derim. Bununla birlikte, dile getirdiğin mesaj gayet doğru, bu mesajı zihne yerleştirmek adına verdiğin örnekler gayet yerinde. Dolayısıyla, daha da iyilerini yazacağın ümidini saklı tutarak, yazını ‘Ayın Yazısı’ olarak seçiyorum. Sabırla devam…
Abdurrahman Parlak
Hicret dedi, münadi: Mekke’den Yesrib’e, Peygamber’le ve Ebu Bekir’le yolculuk. Kutsal yolculuk…
Bildiğiniz gibi değil, diye ekledi… “Hani korkudan, ekonomik kaygılardan değil… Fücurdan takvaya hicret, dedi bakanların gözlerine…
Dersler var, dedi… Emanete riayeti barındırır Hz. Ali’ye bırakılan… İzci kiralamak, ayak izlerini sildirtmek ve ters yöne gitmek bir süre; sebeplere riayeti haykırır… Tüm yollar kapanınca mağaraya geçmek, müşriklerin ayak uçları görününce “Korkma, Allah bizimle beraberdir” demek tevekkülün mesajını verir alıcıya…
Peki bugün için ne der hicret? “Hicreti unut” mu der?
Ya da “Bekle! Yesrib’e dönsün Medine, yola öyle çık” mı der?
Kutlu Nebi sesleniyor bize: “Asıl muhacir günahları terk edendir.”
Ebu Bekir İbrahim’in yurdunu değil, oradaki günahları terk etti.
Mekke’den Medine’ye gitmek, fücurdan takvaya geçiş demekti; toprak değiştirmek değil…
Haramdan helale geçişin adıdır hicret… Harama kulak tıkamanın adıdır hicret…
Haram var diye yolunu -uzasa bile- değiştirmektir hicret…
Haram var diye kaldırım taşlarını saymanın asilliğidir hicret…
Haram olur diye ekranlara vicdanı ile, takvası ile bakmak erdemidir hicret…
Çöpe doldururken ekranlar ömür sermeyemizi, vakit namazını kılmak için tüm medyaları karartmanın aydınlığıdır hicret…
Takva elbisesini giydikten sonra, düğününü de aynı vakar ile planlamanın, ömürde bir defa ne olacak dememe yiğitliğinin adıdır hicret…
Gıybet edilen masada haykıramıyorsa hakikati, çiğ et yememek için masadan onurlu ayrılışın adıdır hicret…
Eşe, evlada sinir olmanın doruk noktasında emanete riayet etme adına yan odaya geçmenin eminliğidir hicret…
Kırdılarsa bile, üzdülerse bile, tebessüm edip anne babaya öf bile dememenin suskun cennet şarkılarıdır hicret…
Kopardığı halde bağı, asıl olan gelmeyene gitmek diyebilenin cennet bağıdır hicret…
Bugün fücurdan takvaya yapılan kutsal yolculuğun adıdır hicret…
Buz kesmişti boyası dökülen duvarlar… Eller donacaktı neredeyse gelmeseydi çaylar…
Sustu münadi, eğildi başlar…