M. Nedim Tan
Arthur Schopenhauer, Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine (Çev. Ahmet Aydoğan), Say, 2007
Yunus Emre’nin hepimizin kulak misafiri olduğu uzunca bir deyişi vardır okumakla ilgili. Hepsini hatırlamasak da “Sen kendini bilmezsin, bu nice okumaktır” mısrasını illa ki duymuşuzdur. Bu mısradan herkes kendine göre bir şeyler anlar ama herhalde ilk çağrıştırdığı, okumanın sadece bir alfabeyi sökmek ya da yazılıbasılı bir malzemeyi ele alıp anlamaktan ibaret olmadığıdır. Göründüğünden fazla bir mahiyeti vardır okumanın, halk deyişiyle yolu “adam olma”ya dek uzanan bir mahiyet. Burada “adam olmak”, artık cinsiyet sınırlarının ötesinde bir olgunluk, bir doygunluk halidir. Okumak insana bir düşünce hayatı, varolmayla ilgili bir gündem kazandırır çünkü. Düşünce hayatı, entelektüel kimlikliakademik çehreli tavırların çok daha fazlasını, basireti ve feraseti içine alır. Sadece diplomalı insan değildir okumuş kişi, anlam yolundaki ilgisini taze tutandır. Ancak anlayarak okumakladır ki, insan sıradanlıktan ve yozluktan sıyrılabilir...
Okumayı düşünmek ve düşünmeyi okumak: Bu ikisini birlikte yürütmek zordur, düşünmeden okunur, okumadan düşünmeye kalkılır sıklıkla. Fakat kendilerince bir sisteme ev sahipliği yapan büyük zihinler tarih boyunca hep bunu yapmışlardır: Düşünerek okumuş, okuyarak düşünmüşlerdir. Onlardan birisi de felsefe tarihinde sıradışı bir konumu bulunan, şahsında zıt kutupları birleştirmesi ve çarpıcı bir üslupta düşüncelerini aksettirmesiyle öne çıkan Schopenhauer (17881860): Lise veya üniversiteye hazırlık programlarında birkaç paragrafla adını geçiştirdiğimiz bir büyük düşünür, bir filozof. İnsanın en doğal hallerini ve kavramlar dünyasının en uç noktalarını satırlarında bir araya getirebilmesi ile dikkat çeker Schopenhauer. İnsanların ve toplumların sığlaştırıcı alışkanlıklarından usanmış bir düşünür olarak, iç dünya ile halvete davet eder muhatabını.
Say Yayınları, geçtiğimiz yıldan beridir, kıymetli mütercim, sadece mütercim değil aynı zamanda ilkeli bir düşünür olan Ahmet Aydoğan’ın çevirisiyle Schopenhaur’ın eserlerinden derlemeler yayınlamaya başladı. Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine de bu seriden olmak üzere Aydoğan’ın kitaba ayrı bir değer katan önsözüyle yayınlandı. Schopenhauer’ın, dikkat çeken ve hayrete düşüren tespitleri çoktur, ama söz konusu okuma etkinliği ise şu ifadeleri hiç eskimeyecek gibi görünüyor:
“Okumak söz konusu olduğunda nerede duracağını bilmek çok önemli bir şeydir. Durulacak yeri kestirmedeki maharetin esası, zaman zaman neredeyse salgın halinde yaygın olarak okunan herhangi bir kitabı, sırf bu yüzden okumaktan ısrarla uzak durmaktır denebilir, sözgelimi sebepsiz gürültü koparan, hatta yayın hayatına çıktıklarının ilk ve son yılında birkaç baskıya ulaşabilen, sonra da unutulup giden siyasî ve dinî risaleler, romanlar, şiirler vb. böyledir... Okuma zamanınızı sınırlamaya dikkat edin ve okumak için ayırdığınız zamanı da münhasıran bütün zamanların ve ülkelerin büyük kafalarının eserlerine tahsis edin, onlar insanlığın geri kalanını yukarıdan seyrederler, şöhretleri onları zaten bu hüviyetiyle tanıtır. Okunması halinde sadece bunlar gerçekten bir şeyler öğretir ve insanı eğitir.” (s. 66)
Bir hatırlatma: Schopenhauer hakkında okumalar yapan ya da yapmak isteyen dostlar, filozofun kendi eserlerinin yanısıra, Senail Özkan’ın Schopenhauer Paradokslar Üzerinde Raks (Ötüken, 2006) isimli kitabını da göz önünde tutmalılar.