M. Nedim TAN
Raymond Williams, Anahtar Sözcükler (Çev. Savaş Kılıç), İletişim, 2007
Hepimiz, bir gözlükle dolaşıyoruz. Hayat boyu ne yaparsak, nereye gidersek o gözlük bizimle beraber. Dünyayı o gözlüğün ardından seyrediyoruz, gördüklerimiz ancak onunla anlamlı sayılıyor. Bu gözlük, bizim dünyagörüşümüz. “Ne düşünüyorsun” diye bize sorulduğunda zihnimizin içine sığdığı bir kalıp; kavramlardan yapılmış, tazeliğini hiç yitirmiyor, her durumda kendini sergiliyor. Bu gözlük, “dünya neyin üzerinde dönüyor?” sorusunun da cevabı: Çünkü dünya kavramların üzerinde dönüyor...
Bazı kavramlar gündelik hayatın her safhasında karşımıza çıkar: Kültür kelimesini hangimiz kullanmayız ki. Bir ideoloji lafıdır gider. Bürokrasi kelimesini her zaman duyarız. Sanat denince hafızamızda canlananlar bellidir. Hele medya, hiç dilimizden düşmez. Her şeyin başına bir popüler sıfatı eklemeye meraklıyızdır. Kimimiz devrimcidir, kimimiz muhafazakar; kimimiz emekçidir, kimimiz kapitalist. İşte böyle günlük konuşmalarda uçuşup duran yüzlerce kelime... Tarihlerini pek bilmeyiz bu kavramların, ama hepsi Batı dünyasının insanlığa armağanıdır. Hepsi, bugün kullandığımız anlamlarıyla en fazla iki yüzyıl öncesine uzanıyor. İnsanlık tarihinin sadece son iki yüzyılında ortaya çıkmış bir kelime dağarcığıyla kendimizi tanımlıyoruz. Bugün tüm dünya üniversitelerinde ve siyaset mahfillerinde bu kelimeler dönüp dolaşıyor. Aklımızı bu kelimeler çekip çeviriyor. Onlardan vazgeçmek şöyle dursun, hep onları referans göstererek meramımızı anlatıyoruz. Düşünen zihinler, mutlaka bu kelimelere yaslanıp bir şeyler söylüyorlar. Peki bütün bu kelimelerin anlamları ne? Ne zaman ortaya çıktılar? Nasıl oldu da bu denli merkeze oturdular?
Her kelime kendi üzerinde epeyi bir tarih katmanı barındırır. Çünkü anlam, tarihten kopuk değildir. Kavramlar, geçirdikleri dönüşümlerin tanıklarıdır. Raymond Williams’ın (1921-1988) Anahtar Sözcükler’i, günümüz dünyasını her taraftan çevreleyen belli başlı kavramların hangi dönüşümler sonucu bu konuma ulaştıklarına ilişkin dikkat çekici bir serüveni anlatıyor. Kitap, her ne kadar İngilizce eksenli olsa da, aynı kelimelerle düşünen bizler için de gözardı edilmemesi gereken örnek bir çabayı muhatabına sunuyor. Kitaptan örnek olarak sanat ve kariyer kelimelerini seçiyoruz:
“Art İngilizce’de XIII. yüzyıldan bu yana kullanılıyor, yakınkökü Eski Fransızca’da art, kök sözcük Latince artem -beceri-. Başat bir anlam özelleşmesi olmadan, matematikten tıbba, oltayla balık tutmaya kadar çeşitli konularda XVII. yüzyılın sonlarına kadar yaygın biçimde kullanılmıştır... XVII. yüzyılın sonlarından itibaren, sözcüğü o güne dek açıkça temsil edilmemiş bir grup beceriye gitgide yaygınlaşan özelleşmiş bir uygulanışı gözlemlendi: boyama, çizme, oyma ve heykel.” (s. 51)
“Career İngilizce’de XVI. yüzyılın başlarında görülür, Fransızca yakınkök carrièreden -koşuyolu-, Latince kök sözcük carrariadan -araba yolu-, o da Latince kök carrustan -araba- geliyor. XVI. yüzyılda koşuyolu, anlam genişlemesiyle hızlı ya da kesintisiz etkinlik anlamında kullanılıyordu... XIX. yüzyılın ortalarından itibaren sözcük meslekteki ilerlemeyi, sonra da mesleğin kendisini anlatmaya başlar.” (s. 64, 65)