Çin’de bire bir olan erkeğin kıza oranı, kürtajlar sonucu 1.18 erkeğe 1 kız olmuştur. Yani her yüz bayan yüz on sekiz erkeğe tekabül etmektedir. Araştırmalar, 2020’lerde Çin’in dengesiz hale gelen nüfusunda otuz milyon evlenemeyen erkeğin olacağını ve bunun suç oranlarının özellikle de cinsel şiddet vakalarının artmasına sebep olacağı belirtilmekte.
Evrim’in ‘rastlantı, tesadüf veya şans’ dediği hususu düşünürken, dünyada ‘olasılık’ hesaplarına dayalı ve hiç kimsenin müdahale edemeyeceği olayları araştırmaya koyuldum. En basit olasılık oyunu olarak bir madeni paranın havaya atılması akla gelebilir. Paranın yere düştükten sonra ön yüzünde kalacak sonucun yüzde elli olasılıkla, iki sonucu olacaktır: ‘Yazı veya tura.’ İşte ‘olasılık veya şans’ dediğimiz olaylar silsilesinin herkes tarafından algılanabilecek en kolay örneği olarak bu küçük oyun gösterilebilir. Bunun bir benzeri, insanoğlu dünya üzerinde yaratıldığından beri tekrarlanmakta ve her dokuz ay on beş gün süre sonunda ne olacağı belli olmaktadır: ‘Kız bebek veya erkek bebek.’ Eğer dünyamız, evrim ‘inanışının’ öne sürdüğü gibi ‘rastlantı veya tesadüfe’ bağlı olarak insanoğlunun oluşmasına ve gelişip çoğalmasına sebep olmuşsa, binlerce yıldır çoğalan insan nüfusunda erkek sayısının kız sayısına oranı çok farklı olabilirdi. Başka bir deyişle, eğer ‘kontrol edici bir kuvvet ve denge unsuru bir hikmetli el’ yoksa, belki kız sayısı erkek sayısını geçebilirdi veya erkekler kızlardan kuvvetli olduğundan daha fazla yaşayabilir ve erkek oranı kızların oranından yüksek çıkabilirdi. Yani milyarlarca kez yazı-tura deyip parayı attığımızda, ‘şans ya!’, turayı belki fazla sayıda görebiliriz. Çünkü parayı havaya attığınızda artık onu kontrol edemez veya eşit sayıda yazı ve tura gelmesini sağlayamayız. Hatta ‘rastlantı eseri’ doksan dokuz defa tura ve sadece bir defa yazı da gelebilir. İşte aynen öyle de binlerce yıldır milyarlarca annenin hiçbiri, rahminde doğacak olan yavrusunun cinsiyetini belirlemede veya değiştirmede kudret sahibi olamamıştır. Hatta bebeğinin bir küçük döllenmiş yumurtadan yaratılması süresince hiçbir katkısı veya dahli dahi olmamıştır. Bu minvalde yedi milyar insan nüfusunda da erkeklerin kızlara oranı ‘eğer yaratılış, hikmet ve denge yoksa’ -şans eseri- yüzde elliye yüzde elli çıkmayabilir diye, son araştırma sonuçlarına baktık…
Eğer dengeyi bozarsanız, kaos çıkar!
Dilediğine kız evlat, dilediğine erkek evlat hatta istediğine her iki cinsten de bebekler nasip eden Allah’ın, dilediğini de kısır bırakabileceği (Şura sûresi, 49-50) tefekkür edildiğinde, biraz önce bahsettiğimiz anne rahmindeki bebeğin cinsiyetinin ‘olasılıklara’ değil; bizzat yaratıcıya bağlı olduğu anlaşılacaktır. Nitekim bilimsel araştırmalar göstermektedir ki dünya genelinde erkeklerin kızlara oranı neredeyse bire birdir. (CIA Fact Book, 2012) Yani yedi milyar nüfus içerisinde her erkeğe karşılık bir bayan bulunmaktadır. Ancak bu oran yine de farklılık göstermektedir. Ve bu durumun tek sebebi insanoğlunun kendi nüfus dengesine bizzat müdahalesinden kaynaklanmaktadır. Bir milyarın üzerinde nüfusa sahip Çin devletinin 1980’li yıllarda başlattığı ‘tek çocuk politikası’ bu durumun en vahim örneğidir. Yaklaşık otuz yıldır devam edegelen bu politika sonucu, Çin’de devlet eliyle gerçekleştirilen kürtaj rakamı 335 milyona ulaşmış, yani yaklaşık beş Türkiye nüfusunun katledilmesine eş değer hale gelmiştir. Bu durumun diğer vahim etkisi, otuz yıl geçtikten sonra anlaşıldı. Çin’de bire bir olan erkeğin kıza oranı, kürtajlar sonucu 1.18 erkeğe 1 kız olmuştur. Yani her yüz bayan yüz on sekiz erkeğe tekabül etmektedir. Araştırmalar, 2020’lerde Çin’in dengesiz hale gelen nüfusunda otuz milyon evlenemeyen erkeğin olacağını ve bunun suç oranlarının özellikle de cinsel şiddet vakalarının artmasına sebep olacağı belirtilmekte. (Hannah Beech, Time, 2013, Why China needs more children?) El hasıl, ülkemizde ‘kürtaj yasasının’ sınırlandırılması üzerine protestolara konu olan ‘benim vücudum, istediğimi yaparım’ bilincinin de ne tehlikeli sonuçlara yol açabileceği bu örnekten anlaşılabilir.