Ödev olarak verdiğimiz sorulara yirmi kişilik sınıfta neredeyse tüm öğrenciler aynı cümlelerle cevap veriyor. Çünkü hepsi arama motorunda çıkan ilk linki olduğu gibi defterine yazıyor.
Geçen ay derste fiziki çevreyi güzelleştirmek/ekolojik dengeyi korumak konusunu işlemek üzere öğrencilerle okulun bahçesine çıktık. Konu içerisindeki iki farklı Süleyman ve karınca hadisesini de aktararak konuyu zenginleştirecektik. İlki Neml Sûresi’nde geçen “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin.”1 ayetiydi. Süleyman Peygamber büyük bir orduyla vadiden geçerken bir karınca diğerlerine böyle sesleniyordu. Ayette dikkat çeken nokta “farkına varmadan” ifadesiydi. Yani güç sahibi de olsa müminlerin, insanlar bir yana bilerek karıncaya dahi zarar vermeyeceklerine işaret ediliyor.
Bir yanda yaratılan tüm varlığa hürmet eden bir medeniyetin zirve örneklerinden bahsediyoruz. Diğer yanda günümüz dünyasında iktidar sahiplerinin gözlerine kestirdikleri coğrafyaları menfaatleri için nasıl karıştırdıklarını, yaşanan zulümlerin insanlık haysiyetine sığmadığını öğrencilerle enine boyuna konuşuyoruz. Buraya kadar her şey güzel.
İkinci hadise ise Osmanlı padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman’ın bir rivayete göre otağını başka bir rivayete göre Topkapı Sarayı’nın bahçesindeki ağaçları saran karıncaları fark ettiğinde dönemin şeyhülislamı Ebussuud Efendi arasında geçen yazışmadır. Padişah karıncalardan kurtulmak istiyor lakin küçücük hayvanların zarar görmesine de gönlü razı olmuyor. Ebussuud Efendi’ye muazzam üslubu ile şöyle soruyor:
“Dırahtı sarınca karınca,
Vebal var mıdır karıncayı kırınca?”
(Ürünlere zarar veren karıncaları öldürmekte şer’an zarar var mıdır?)
Ebussuud Efendi aynı estetik boyutta cevap veriyor:
“Yarın Hakk’ın divanına varınca, Süleyman’dan hakkın alır karınca”
Ben bu dizeleri okuduktan sonra çevre konusundan üsluptaki zarafete, dilin güzel kullanılmasının önemine, her alanda incelik göstermeye geçiş yapmayı planlarken öğrencilerden birisi benden önce davrandı; “hocam bu ne böyle tekerleme gibi”. Bir başkası hemen ardından “tıpkı rap müzik sözlerine benziyor hocam.” Aynı dizeler için benim atfettiğim mana ile öğrencilerin yaptığı tanımlamalar aramızdaki kuşak farkının açık göstergesi diye hızlıca içimden geçirdim. Üzerinde durmak istediğim asıl konuyu eşelemem için fırsat doğmuştu. Dersi dil, üslup, incelik, zarafet, nezaket, estetik, sanat gibi kavramları detaylandırarak; tarihimizden örnekler vererek, günümüzde yaşadığımız değişim ve dönüşümlerden bahsederek tamamlamış olduk.
Bir yandan da bizim hayran olduğumuz ifadelere “next jeneration” tekerleme diyerek gülüyor diye hayıflandım. Bir yazı Twitter cümleleri ile yazılmasa neredeyse okunmuyor. Hızın artmasıyla birlikte manadaki derinlik yitiriliyor. Uzun metinlere göz gezdirilip bir parça alınıyor, tabiri caizse “otlanarak” okuma ihtiyacı giderilmiş oluyor. Ödev olarak verdiğimiz sorulara yirmi kişilik sınıfta neredeyse tüm öğrenciler aynı cümlelerle cevap veriyor. Çünkü hepsi arama motorunda çıkan ilk linki olduğu gibi defterine yazıyor. Sekmeler arasında yaşayan ve hiper-metin okumaya alışmış olan dijital kuşakla karşı karşıya olduğumuzu düşünürsek Sultan Süleyman ile şeyhülislamın sözlerinin ziyadesiyle girift görülmesini normal karşılamalıyız. Bununla beraber genç kuşağın kendi kısa ve vurucu ifadelerinden yeni bir edebiyat ürettikleri de göz ardı edilmemeli.
Bir sonraki hafta sınıfa girdiğimde henüz ben selam vermeden öğrencilerin hepsi bir ağızdan yukarıdaki dizeleri coşkuyla okudular.
Beklemediğim bir karşılamaydı, şaşırdım. Önceki derste konuştuklarımız akıllarına yatmış, gönüllerine sinmişti. “Eşeledik külleri, kıvılcımlar parladı” cümlesi geçti o an aklımdan. “Bu mesele mühim ve biz geleceğin gençleri olarak kendimizi bugünün şartlarında fakat kadim geleneğimizi de bünyemizde barındırarak yetiştirmek istiyoruz” demişlerdi.
Son derece sıradan, günlük ve kıymeti harbiyesi yok gibi duran bu olayın kodları esasında gençlerin algıları, anlama ve anlamlandırmaları, üslupları, benzettikleri şeylerin ne’liği, kültürel birikimleri, gündelik hayat örgütlenmeleri, zihniyet şemaları, kimlikleri ve gündemleri hakkında çeşitli mesajlar içeriyor. Nitelikli bir Müslümanlığın sürdürülebilirliği tüm dönemlere kıyasla içinde bulunduğumuz dijital çağda daha fazla konuşuluyor. Her türlü mecradan “davet” ve “arkadaşlık teklifi” alan bu kuşağa akıl ve gönül yordamıyla yol gösteren iyi niyetli kişiler her ortamda şart.
DİPNOT:
1- Neml, 18