
Gökhan Gökçek
Cevher Dudayev’den kısa bir alıntı: “Unutulmasın ki: Türkiye, hem Türk dünyasının hem de İslâm âleminin ümit ışığıdır. Bu ışığın sönmesi İslâm âleminin ve Türk dünyasının karanlığa gömülmesi demektir.”
20. yüzyılın şanlı komutanlarından birini anlatacağım. Emperyal güçlere ve küfre karşı direnen bir milletin lideri. Bedr’in aslanlarının şuur ve vakarından nasiplenmiş bir mücahit. Gerçek bir asker ve devlet adamı. Şehit Cevher Dudayev...
Dünyayı kasıp kavuran katliamların gerçekleştiği İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına yaklaşılırken 15 Nisan 1944’te Çeçenistan’ın Yalho kentinde dünyaya gelir Cevher Dudayev. Doğduğu ilk günden itibaren hayat onu imtihanlarla karşı karşıya bırakır. Teşrik-i küfür efradı Çin ve Rusya’nın baskısı sonucu daha 15 günlük iken ailesi Sibirya’ya sürgün edilir. Açlık ve sefalet içinde çocukluğunu geçiren Dudayev, ilköğrenimini Sibirya’da alır. Sırasıyla Tambov Askeri Pilot Yüksek Okulu’na ve “Uzak Mesafe Uçakları Pilot ve Mühendis Yetiştirme Yüksek Okulu”na kaydolur ve başarıyla mezun olur. Hava harp sanatına oldukça meraklı olan Cevher Dudayev, 1974 yılında Gagarin Hava Harp Akademisi’ni de bitirir ve “ 1. sınıf Pilot ve Mühendis” unvanı alır. Gösterdiği üstün başarı sonucunda SSCB hükümeti tarafından 12 madalya almaya hak kazanır.
Aldığı madalyalar ile Sovyet tarihine hava kuvvetlerinde tümen komutanı olmayı başarabilen ilk Müslüman olarak geçer ve Tümgeneral rütbesine ulaşır. Terfisinin ardından 1989 yılına gelinir. Havacı Tümgeneral Cevher Dudayev vazife icabı ile Estonya’ya gönderilir. Bu sırada da Baltık ülkelerinde bağımsızlık hareketleri baş gösterir. Bu hareketleri kuvvet kullanarak bastırılması emrolunsa da o bunu yapmanın zulüm olduğunu söyler ve emre uymaz. Bu karşı gelme sonucu hükümet onu vazifesinden alarak Grozni’ye sürgün eder. 1990 yılında isehava kuvvetlerindeki vazifesinden istifa eder. O artık bir tümgeneral değil, bağımsızlık aşkıyla tutuşan bir askerdir..
Bu sırada ise dağılma korkusuyla panikleyen SSCB hükümeti yaralı bir hayvan misali her tarafa saldırır. Bu saldırıdan Çeçenler de nasibini alır. 1990 yılında düzenlenen “Çeçen Halk Kurultayı”na davet edilen Cevher Dudayev, burada “İcra Kurulu Başkanlığı”na seçilir. Bu vazife ile Şeyh Şamil’in yaktığı ateş tekrar etrafını ısıtmaya başlar... Cevher Dudayav, 1991 yılının Ağustos ayında muhalifler tarafından Gorbaçov’a karşı girişilen darbenin karşısında yer alır. Ardından bu darbecileri destekleyen Çeçen-İnguş Cumhuriyeti Hükümeti’ni düşürmek için başlatılan hareketin başına geçer. Vicdan sahibi bütün insanların ve Çeçen halkının desteğini alır. Ve nihayetinde 27 Ekim 1991 yılında gerçekleşen seçimde %85 oy alarak Çeçenistan
Cumhurbaşkanı olur. Sibirya’da başlayan sürgün sonunda döndüğü öz topraklarında artık o Cumhurbaşkanı’dır.
Soğuk savaş dönemi sonrası kendini az-çok toplayan Rusya emperyal faaliyetlerine tekrar başlar. Hortlayan fitne Ruslar, 11 Aralık 1994 tarihinde Çeçenistan’a saldırıda bulunur. Bu saldıra cevap gecikmez. Çeçen mücahit Cevher Dudayev “cihad” emrini verir. Bu vecibe ile yokluk içerisinde bir deve karşı mücadele başlar. İmkân farkına rağmen müthiş başarılar gösterilir. Çeçenistan’ı işgali “24 saatlik bir zafer” olarak gören Ruslara dağlar zindan edilir. Unutamayacakları kayıplar verdirilir.
Yaklaşık iki yıla yakın geçen bir mücadelenin ardından 1996 yılının Nisan ayı gelir. Emperyalistlerin işbirliği maalesef sonucunu verir. Cevher Dudayev bir füzenin hedefi olur ve Rahmet-i Rahman’a kavuşur. O artık bir şehittir. Allah’ın kitabında buyurduğu üzere; “Allahyolunda öldürülenlere “ölü” demeyin: Hayır, onlar yaşıyor, ama siz farkında değilsiniz.”(Bakara, 154)
(Cevher Dudayev’den kısa bir alıntı: “Unutulmasın ki: Türkiye, hem Türk dünyasının hem de İslâm âleminin ümit ışığıdır. Bu ışığın sönmesi İslâm âleminin ve Türk dünyasının karanlığa gömülmesi demektir.”)